20. Yüzyıl Aşık Portreleri

Senden Gayrı Aşık mı Yoktur

Ulaş Özdemir

En Eski Senden Gayrı Aşık mı Yoktur Sözleri ve Alıntıları

En Eski Senden Gayrı Aşık mı Yoktur sözleri ve alıntılarını, en eski Senden Gayrı Aşık mı Yoktur kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Neşet Baba ile bağlama üzerine
Elektro sazlarınız tam elektro saz değil galiba. Normal sazla elektro arası sanki... Mümkün olduğu kadar boş sazın sesine yakın. Tabii ne de olsa elektro, kulak alışıyor. Eski bağlamalarınızda da bu kadar perde var mıydı? Ben baştan beri çok perdeli kullanıyorum. Sazın göğsüne kadar ilave perdeleri kamıştan yapıştırırdım o zamanlar. Yani daha çok perdeli kullanırdım eskiden. Duygusal çaldığım için neresi geliyorsa oraya basmam gerekiyordu benim. Belli bir perdem yoktur benim. Bir çaldığımı bir daha çalsam aynı çalamam, o andaki duygum değişmiş olduğu içindir. Perdeler yetmiyor yani sizin duygularınızı anlatmaya. Ne kadar çok olsa o kadar iyi yani... Ne kadar çok olsa o kadar rahat oluyorum. Babanızın perdeleri daha farklıydı, değil mi? Babam rahmetlik, on iki perdelik çalardı. Eski adamlar tabii. Zaman bu kadar hızlı değildi eskiden. Mesela Aşık Veyselimiz üç beş perdeden tutup çaldı, ama Veyselimizin perdesini geliştirenler bugün neler neler yapıyor aynı bağlama üzerinde. Gelişiyor tabii zaman, olduğu yerde kalmıyor.
Sayfa 113Kitabı okudu
Neşet Baba anlatıyor
Ozanların zinciri birbirine bağlıdır. Gelmiş geçmiş hepimiz birbirimize bağlıyız. Hepimiz insanlık için varız. Kerem ölüp gitmişse bir sözü var onun. Karacaoğlan'ın, Pir Sultan'ın bir sözü var. Bunlar öldü diye hep öyle gidecek değil. Ben de gelmişim, babam, öteki de gelmiş. Herkes kendi geldiğini kendi söylerse... Öteki o kadar şiir yazmış. Onların öylece ölüp gitmesi mi lazım? Ha ben kendi sözümü söylemişim, ha Pir Sultan'ın sözünü söylemişim, ha Karacaoğlan'ın sözünü söylemişim. Hiç değişen bir şey yok. Öz aynı. Sadece yüz değişiyor. Ama ne var ki burada, insan kendi zamanına göre gördüklerini kendisi yazma, söyleme ihtiyacı hissediyor. Bana sorarsanız böyle. O zamanını görmüş, zamanına göre söylemiş, ben de zamanımı görmüşüm, zamanıma göre söylemişim, ama bu zamana uyarlanan bir sözü varsa öteki ozanın, Pir Sultan'ın, Karacoğlan'ın hazırda, ha o söylemiş, ha ben söylemişim. Dikkat edi yorsanız, hiçbir türkümün içinde adım, soyadım yok benim. Babam da aynıdır. Babam hiçbir türküsüne sahip çıkmamıştır. Kendi söylediğine bile sahip çıkmamıştır. Benim dememiştir. O kadar röportajları var. İzliyorum, hiçbirinin içinde şunu da ben söyledim dememiştir. Sadece bana özel bir türkü söylemişti. Bir onu inkâr edemedi.
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
Yugoslavya'da trafik suçundan hapse düşmüşsünüz. İçerde yatarken Türkiye'den sadece Yaşar Kemal'den hediye bir kitap gelmiş. Daha önce tanışıyor muydunuz Yaşar Kemal'le? İnce Memed miydi neydi, bir kitabı geldi bana. Sadece şunu hatırlıyorum, "Bozkırın tezenesine geçmiş olsun," yazıyordu kitabın içinde. Bana hapishanedeyken gelen tek şey oydu. Ne mektup, ne telefon geldi. Hiç tanışmadık Yaşar Kemal'le. Hiç karşılaşmadık. Bir elini öpmek istiyo rum Yaşar Kemal'in. Ama nerede, ne zaman nasip olur?
Sayfa 119Kitabı okudu
Mahzuni'yle nasıl tanışmıştınız? Mahzuni'yle tanışmamız çok uzun yıllara dayanır. Aşağı yukarı benden sonra gündeme geldi Mahzuni. Ankara'da tanıştık. Benim gezdiğim yerler ayrıydı, onun gezdiği yerler ayrı. O gezdiği yerlere göre yürüdü, ben gezdiğim yerlere göre. Aynı duygunun iki kardeşiyiz biz onunla. Ama o yolunu başka yöne çevirdi, benim yönüm başka. Ama en sonunda kardeşlik duygusu birleşti, bir araya geldik. Sizin demek istediğiniz, "Onun yolu yanlış, benimki doğru," gibi bir şey değil. Değil, öyle değil. Görüş olarak farklı. Ayrımcılık, sen şusun ben bu gibi şeyler yok. İkimizi alırsak bir noktaya, her ikimiz de insanlık için, cehalete karşı mücadele ediyoruz. Ben fazla kelime bilemem. Bilmem azdan çok anlar mısınız? Anlarsınız herhalde. İşte böyle. Her kim olursa olsun, beyni özel bir yere saplanıp kalmayan tabii, hepisi insanlık içindir. Bir kelime üretiyorsak, insanlık için.
Sayfa 118Kitabı okudu
Bir fakir boz abalı
Kul Hasan (Hasan Gören) 1933 yılında Maraş'ın Afşin ilçesine bağlı Emirilyas köyünde doğdu. Küçük yaştan itibaren ozanların, dedelerin muhabbetlerinde bağlama çalmayı öğrendi. Fakir bir aileden geliyordu. Gençliğinde pek çok ili, ilçeyi dolaştı. Aşıklık yaptı. Daha sonra Ankara'ya taşındı. 70'lerde Aşık Mahzuni, Aşık İhsani, Nesimi Çimen gibi dönemin ozanlarıyla birlikte olmaya başladı, gecelere katıldı. Aşık İhsani onun için şöyle diyordu: "Güzel sözü yanında, sazının üç çelik telinden çıkardığı renkli ses, dinleyenlerin yanık yüreğine birer kâse şarap gibi dökülür." Kul Hasan, halk ozanlığının yanında, uzun yıllar Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nde gece bekçiliği yaptı. Şiirlerinde hiç kimseden çekinmeden düzeni eleştiriyordu. Yazdığı şiirlerden dolayı pek çok kez yargılandı, ama hepsinden de beraat etti. Türküleri pek çok müzisyen tarafından yorumlandı. Ruhi Su'nun seslendirdiği "Yirminci Yüzyılın Insanlarıyız" Kul Hasan'ın türküsüydü. 80'den sonra da uzun sakali, bağlaması, nükteli şiirleri ve içli türküleriyle konserlere çıkmaya, muhabbetlerde görünmeye devam etti. Gençlik döneminden ölümüne kadar faal olan bir ozandı. Güncel olayları hep şiirleriyle yorumladı. 1994'te Bana Bana, 1995'te Yana Yana adlı albümleri yayınladı. Söyleşinin yayımlandığı dönemde, Danimarkalı yönetmen Elisabeth Rygard'ın Gönlümdeki Köşk Olmasa filminde Aşık Veysel'i canlandıran Kul Ha san, 2010 yılında Hakk'a yürüdü...
Sayfa 123Kitabı okudu
Kul Hasan: Üçkâğıtçılık almış başını gidiyor. "Koyun postuna bürün müş kurtlar," der Hazreti İsa İncil'de. Aman koyun postuna bürünen kurtlardan sakının. En tehlikelisi bunlardır. Kimisi din maskesi takınıp halkı kandırıyor, kimisi dedeyim, pirim diye. Halk asırlardır kandırılıyor. Bütün demokratik hakkımız elimizden alınmış. İsteyen istediği gibi kullanıyor bu halkı:
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
62 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.