Ana olarak üç, iki tane de üçüncü öykünün ardılı şeklinde eklemeyle totalde beş öyküden oluşan kitap, yazarın hayattayken pek de bilinmeyen satırları.. içinden derlemelere aldıkları olsa da genel olarak, ölümünden sonra müsveddeleri arasında bulunanlar. Her vesile söylediğim “ben Dostoyevski aşığı bir çocuktum” cümlemle bağdaşmayan şey, benim böyle bir eserin varlığından habersiz oluşumdur. Nasıl bilmem, nasıl okumadım? diye kendimi didiklerken (bu aynı zamanda bir genelleme de) belli başlı yazarların, herkesçe bilinenin haricinde, çok sonradan çıkan eserleri, ya güncellenmiş bir “isim yenileme” ya da burada olduğu gibi, yazanın hayattayken ötelediği, beğenmediği veya yarim bıraktığı satırlar arasında, yayınevleri tarafından değerlendiriliyor. Uzun uzun ve şüpheli cümleleriyle beni yine tebessüm ettiren usta, bu eseriyle alın mutlaka okuyun diyeceklerim arasında değil, yanlış anlaşılmak da istemem. Ben hem hayran olduğum yazarın okumadığım bir eserini bulmak, hem de sayfa sayısının azlığı ile çantada taşıyıp okuma konforumu arttırmak açısından her şekilde tercih ederdim. Ama yazdığı daha özel kitapları okumadıysanız, önceliğiniz bu olsun diyemiyorum, Yayınevinin çeviri ve baskı kalitesini çok beğendim, neredeyse hiç imla hatası yok ve dipçeler gerekli görülen her sayfaya itinayla eklenmiş. Tecrübesiz bir Dostoyevski okurunun, bu ne saçmalık öykülerin başı sonu belli değil, e ne oldu şimdi demesini hiç istemem, ama maalesef ben de okuduğumda, bu sonucu ihtimal dahilinde olarak değerlendirdiğimden üzülerek tavsiye listeme alamadım.
Saygılarımla..