Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Günümüz Türkçesiyle

Sergüzeşt

Samipaşazade Sezai

Sergüzeşt Gönderileri

Sergüzeşt kitaplarını, Sergüzeşt sözleri ve alıntılarını, Sergüzeşt yazarlarını, Sergüzeşt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zararı yok ... İlk gördüğüm zaman senin gözlerin kalbimde ölümcül yaralar açmıştı... Zaten yaşamazdım...
Doğu'nun hayal ürünlerinden olan, nisan yağmurlarının ilk damlasını içine alarak kapanıp da bir inciyi sakladığı düşünülen sedefler gibi, Celal Bey'den ilham aldığı aşkı saklayan kalbi hiçbir emel ve arzunun nüfuzuna müsaade etmiyor, hiçbir kimseden gelecek lütuf ve sevince açılmıyordu.
Reklam
Eğer derin bir kendinden geçişle eğilen başını kaldırıp da arkasına bakacak olsa, sevdiğinin ilk defa, "Bilmezsin seni ne kadar seviyorum" sözünü İşitecek, yüzünü görecek. Kırılmış bir gönül, satılmış bir aşk, mazi olmuş bir istikbal, hep orada, arkasında duruyordu.
Acaba Nil'in bu dehşetli, bu ölümcül girdap ve selleri bu zavallı Dilber'i, bu bedbaht esiri nereye götürüyor? Hürriyetine ...
Üzerinde hüzünlü ayın donuk ışığından başka bir renk olmayan o çehrede, bütün elem ve ıstırabın dindiği, bütün sevda ve emellerin söndüğü görünüyordu.
Galiba emanet edecek bir sırrı, teslim edecek son bir sözü vardı. Fakat kime söylemeli? Nehir merhametsiz! Ağaçlar hissiz! Bulutların arasında büsbütün kurtulmaya çalışarak ışık saçan ay kayıtsız!
Reklam
eğer geleli çok olmadıysa memleketinde bir nehrin kenarında başını sevgilinin kucağına dayayıp da, üzerleri karla kapanmış dağ tepelerini seyreylediğin zaman gönlünde neler hissettiğini söyle!
O kuş, o bahçede, üzerinden uçuşup geçen bulutlara, diğer kuşların konup kalktığı ağaçlara nasıl bir hasretle bakarsa, bu da ışıklara boğulmuş salonlara, her biri bir güzellikler aleminden inmiş güzellere öyle yakıcı bir bakışla bakıyordu. O kuş, başının üstünde gördüğü sonsuz semaya karşı uçmayı isteyip de kanatsızlığını anladığı zaman nasıl acı duyarsa, bu da ara sıra güzel bir kızın güzellik göğü olan ve kendisine nihayetsiz derecede derin görünen mavi gözleriyle karşılaşınca öyle cehennemi bir mahrumiyet ateşi içinde kalırdı.
Bu kadar canlı güzellik arasında, uzaktan hayranlık uyandırıcı düzgün endamıyla dikkat çeken bu kızın renginin uçukluğunu vurgulayan koyu siyah saçlarının ağırlığına yahut gecenin rutubetiyle tesiri artan çiçeklerin keskin, içe işleyen, sevdalı kokularına verilebilecek bir halde, o küçük başı ikide birde önüne doğru düşüyordu. Daha yakından dikkat etmek mümkün olsaydı, bir yuvadan işitilen kuş yavrularının sesleri gibi dudaklarının üzerinde dolaşan bir ismi gayet gizli bir "Ah ... " takip ettiği işitilirdi.
Bu ağaçlar, çiçekler ketumdur. İnsan değil ki ihanet etsin!
Reklam
Ara sıra kendi kendime derdim ki, "Sarmaşıklar gibi bir kere sarıldığı kalbi bir daha bırakmayan bu kıvırcık saçlar pek tehlikeli."
Düşünüyorsun. Daima düşünüyorsun! Fakat kimi? Benden korkma! Beni mahrem say! Yüzüm siyahsa ruhumun da karanlık mı olması gerekir? Ben bir eksik vücutsam bir kalbe de sahip değil miyim? Kimseye acımaz, kimseyi sevmez miyim?
Zaten genç kızların büyük bir itinayla sakladıkları sırları ya bir gözyaşı, ya bir tebessüm ifşa eder.
Celal Bey'e o gün her şey ışık içinde, hayat içinde görünüyordu. Sevgilisinin yüzüne saatlerce hayretle bakan gözlerine, Marmara'nın nihayetindeki ufuklar açılarak uzaktan uzağa sonsuzluk vaat ediyordu. Köprüden diğer bir vapura bindiği zaman, sanki ilk defa görüyormuş gibi, Boğaziçi kendisine şahane bir manzara sunarak hiçbir zaman dikkat etmediği birtakım yerler buluyor ve iki sevgiliyi sessizlik ve güzelliğiyle bahtiyar edecek yerler keşfediyordu. Gökyüzü, sevdiğini kendisine her tarafta gösterecek kadar şeffaf; hava, sevgilisinin neşe veren saçlarının yüzüne dokunduğunu andıracak kadar yumuşaktı. Heyhat! En yükseklere çıkan insan fikirlerinin, bütün dehanın, mahşerlerin, kıyametlerin tam bir teslimiyetle karşısında titrediği kaderin sırları, bir taraftan bu genci böyle hayat verici hayallerle okşarken, diğer taraftan dehşetli bir hakikat hazırlıyordu. Biçare genç bilmiyordu ki sevgilisini insan kalbinden anlamayanların zalim ellerine teslim etmişti.
Zavallı çocuklar! Sizin o mini mini elleriniz eski Asya vahşetinin kullandığı ve birkaç asırdan beri insanlığın ağır yükü altında inlediği esaret zincirlerini kırmak için değil, belki kendiniz gibi küçük kuşları, güzel. çiçekleri okşamak içindir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.