Şeriat ve Aydınlanma

İlhan Arsel

En Eski Şeriat ve Aydınlanma Sözleri ve Alıntıları

En Eski Şeriat ve Aydınlanma sözleri ve alıntılarını, en eski Şeriat ve Aydınlanma kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilindiği gibi Kur'an'da, erkeklere dörde kadar kadın ve dilediği sayıda cariye alma hakkı tanınmıştır. "Hür" kadınlarla evlenme olanağına sahip bulunmayanlar, bu hükümden yararlanarak kendilerine cariye edinebilir ve böylece şehvet ihtiyaçlarını giderme olanağını bulurlar.(K. Nisa Suresi, ayet 3)
Sayfa 65 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Geçmiş dönemler boyunca İslam bilginlerinin yaptıkları şey, İslam dininin, kölelere kendi özgürlüklerini satın alma hakkı tanıdığı ve kölelerin durumunu iyileştirdiği masallarını tekrarlamaktan ibaret kalmıştır; onlara göre, güya İslam şeriatı, bu "olumlu" yenilikleri getiren ilk ve son dindir. Oysaki söyledikleri yalandır; çünkü İslam'dan 2500 yıl önceleri "Babilonya"da, köleler için kendi özgürlüklerini satın alma hakkı vardı. Yine bunun gibi İslam'dan bin yıl önce uygulanan "Manu" kanunlarına göre, Hindistan'da kocalara, kölelerini döverlerken, karılarını dövdükleri gibi dövmeleri emredilmiştir. Eski Mısır'da, örneğin "Ramses III" zamanında, kölelerin yerli halktan kimselerle evlenerek birkaç kuşak sonra özgürlüğe kavuştukları görülürdü.
Sayfa 90 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kölelik, İslam ülkelerinde resmi bir kuruluş olarak 20. yüzyıla kadar süregelmiştir. Tanınmış bir yazarın deyimiyle (Maurice Lombard), İslam dünyası "kölelik uygarlığı" olmaktan ileri geçememiştir. Halifelerin ve hükümdarların sarayları, yüzlerce köle ve cariye ile dolup taşmıştır. Vaktiyle Kahire'deki " Fatimi hükümdarların" hareminde on iki bin köle bulunurdu. İspanya'daki İslam devleti hükümdarlarından "Abd ar Rahman III" (912-967)'ün hareminde 6300 köle vardı. Osmanlı dönemi boyunca Türk padişahlarının yaptıkları da bu olmuştur.
Sayfa 92 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Tarih boyunca yönetici sınıfların ve ekonomik/sosyal gücü ellerinde tutanların sarıldıkları temel düşünce şu olmuştur: Toplum düzeni ancak servet eşitsizliği sayesinde sağlanabilir ve bu da din sayesinde mümkündür. Çünkü yoksulluğu Tanrı emriymiş gibi göstermek ve böylece yoksul sınıfları kaderlerine boyun eğdirtmek suretiyle yeryüzünü "mutlu azınlık" sayılan varlıklı sınıflarla iktidar sahipleri için "saltanat yeri" haline getirmek kolay görülmüştür.
Sayfa 131 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
Atatürk'ün, mucize olarak şeriat bataklığından kurtarıp akılcılığa, müspet ahlaka, vicdan ve benlik duygusuna ve çağdaş uygarlığa ulaştırdığı Türk toplumu bugün, mübtezel çıkarlar uğruna her şeyi din açısından ölçüye vuran şer temsilcilerinin pençesindedir. Şeriatçılar, görülmedik bir pespayelikle, sinsi ve hileli usullerle devlet yönetiminin kilit noktalarını ve bu arada laikliğin silahlı teminatı olan orduyu ele geçirme hevesindedirler. İnsanlarımız, tıpkı Cumhuriyet döneminden önce olduğu gibi, şeriatın insan beynini kemirici, aklı ve mantığı kemirici, düşünme gücünü yitirici, özgürlük duygusunu yok edici, yaratıcı zekayı köreltici, insan varlığını "kul" kertesine indirici, kadınları küçültücü ve daha doğrusu insan varlığını her türlü gelişme olasılığından uzak kılıcı verileriyle eğitilmekte, aklen ve ruhen şekillendirilmektedirler. Bu felaketli gidişi önlemenin tek yolu, akılcılığın seslenişine kulak verip, laikliğe ve Atatürk devrimlerine sarılı olarak şeriatçının yalan kökenli sahte saltanatına ve aydınlığa başkaldıran başıboş saldırılarına karşı savaşım vermektir.
Sayfa 305 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Günümüzde dahi, İslam ülkelerinde İslam'ı eleştirenler hep "dinden çıkmış" sayılarak öldürülmüşlerdir. Nice örneklerden biri, 1992 yılında Mısır'da İslamcılar tarafından sokak ortasında öldürülen Farac Fuda adındaki aydın bir yazarla ilgili olarak şöyle, Fuda, İslam şeriatını bilimsel şekilde eleştiren ve şeriatın bugün artık
Sayfa 317 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mısırlı Şeyh Gazali Efendi, daha sonraki bir tarih itibariyle, al-Macalla adlı bir dergiye vermiş olduğu beyanında (3 Aralık 1997) Farac Fuda'nın öldürülmüş olmasından dolayı duyduğu mutluluğu da dile getirmekten geri kalmamıştır. Hemen eklemeliyim ki, şeriatın iç yüzünün ve uygulanmasının ne olduğunu bilenler için Mısırlı Gazali'nin bu davranışının şaşırtıcı bir yönü yoktur. Bu tür öldürmelere girişirken şeriatçının amacı, korku ve dehşet havası yaratıp şeriatın içyüzünün ortaya çıkarılmasını önlemektir. Kuşku edilmez ki, bu tür vicdan sızlatıcı ve tiksinti yaratıcı davranışlar, şeriat ülkelerinin bir türlü geriliklerden kurtulamamaları sonucunu doğurmuştur.
Sayfa 318 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Hz. Muhammed'in kılıçla İslam'ı yayma siyasetini, ondan sonra gelen halifeler de izlemişlerdir. Bu siyasetin kurbanları arasında Türkler baş köşeyi işgal ederler. Şu bakımdan ki, Hazar bölgesindeki Türklere karşı Arap saldırıları Halife Osman zamanında ve hicretin 32. yılında başlar. Öte yandan Kuteybe'nin Horasan valiliği sırasında Araplar Türkleri kılıçla Müslümalığa zorlamışlardır. Kuteybe, Ceyhun nehri ile Buhara kenti arasında bulunan Baykent'i yağma ettikten sonra her şeyi yakıp yıkar, halkı İslam'a zorlar, İslam olmayanları öldürtür. Kuteybe'nin yerini alan Yezit bin Muhalleb aynı yöntemlerle aynı siyaseti sürdürür. Daha sonra Emevi orduları, Türk topraklarında yağma ve talan işini aynı şiddetle izlerler. Giderek artan bu şiddet siyaseti Samanilerin Maveraünnehir'de bir İslam devleti kurmaları sonucu Türklerin kitle halinde İslam'a girmeleri yolunu açtı. 963 tarihinde Türklerden 200 bin çadır halkın hep birden İslam dinini kabul ettiği görülür.
Sayfa 333 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Şeriat ve Kölelik
Bu iddialardan biri şöyle: ''Kölelik, Araplar arasında yerleşik bir kuruluş idi. Eğer tanrı köleliği bir anda kaldırmış olsaydı, halk ayaklanır, kargaşa olurdu.'' Söylemeye gerek yoktur ki, böyle bir iddia, Tanrı'yı ''acz'' içerisinde, ''güçsüz'' bir ''yaratan'' imiş gibi gösterip, Tanrı fikrini zedelemekten başka işe yaramaz. Zira iktidarına sınır bulunmayan ve her şeyi dilediği gibi yaratıp dilediği şekle sokabilen bir Tanrı'nın kölelik gibi kötü bir kuruluşu, sırf halk ayaklanır endişesi ile yasaklamadığını söylemek, O'nun iktidarını ve yüceliğini inkar demek olur.
Şeriatçının: ''İslam, köleliği, insan haysiyetini çiğnetici bir kuruluş olmaktan çıkardı'' şeklindeki iddiasına gelince, bu da yalandan ibarettir; zira İslami emirlere göre köleler, köle olmayanlara oranla pek çok hususta aşağı kılınmışlardır. Örneğin kölelerin ve cariyelerin ibadet hakları ve hukuki sorumlulukları az olduktan gayrı, efendilerinin onlara karşı cezai sorumlulukları da pek sınırlıdır. Cinayet işleyen birine karşı kısas uygulandığı halde, cariyesini öldüren kişiye uygulanmaz ve bu kişi kısas olarak öldürülemez.
153 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.