Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Serseri ve Kopukların Göğe Çıkışları

Elizabeth Smart

Serseri ve Kopukların Göğe Çıkışları Sözleri ve Alıntıları

Serseri ve Kopukların Göğe Çıkışları sözleri ve alıntılarını, Serseri ve Kopukların Göğe Çıkışları kitap alıntılarını, Serseri ve Kopukların Göğe Çıkışları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tanrı'ya seslenmenin hiç yararı yok. Karısı doğuran bir koca gibi kenarda şaşkın şaşkın duruyor, doğaysa coşkuyla oradan oraya seğirten kırmızı yanaklı bir ebe sanki.
Şu an ne isen bu bir meltemden daha hızlı esip geçecek. Zamanın içinden yanarak geçmek, duvarın üzerindeki bir noktayı dünyanın merkezi haline getirmek acıyla olur, şimdi de, bundan sonra da.
Reklam
...endişeyle eylem arasında kadınların yüzleri çöküyor. Sahte, yararsız, alçakça, aşktan yoksun olan her şeyi geride bırakarak çekip gidebilirler mi,(...) Hayır. Kalmalılar. Dua etmeliler. Başlarını vurmalılar. Güzel olmalılar. Beklemeli. Sevmeli. Sevmekten vazgeçmeye çalışmalı. Nefret etmeli. Nefret etmekten vazgeçmeye çalışmalı. Tekrar sevmeli. Sevmeyi sürdürmeli. Telaş etmeli. Oraya buraya koşuşturmalı. Hakikat onlara yapışıyor, güzelliklerini kemiriyor. Rahim hantal bir yük sanki. Kim böyle yaygaracı bir yükle düşe kalka tepeye çıkabilir ki?
Doğumun izlerini ağzımdan salyalar saçarak anlatmak, söylemek...zorunda kalıyorum. Beckett acı içindeyken nasıl bu kadar zeki olabilir? Artık biliyorum. Bir kez konuşmaya başlayınca, tabii ya, acı azalıyor- anısı yakınlaşıyor, ama rahatlama kahkahayı getiriyor. Trajedi çoktan komediye, daha iyi bir biçime dönüşmüş oluyor. Bir kusur, bir hata, geç kalmış bir tepki, bir karşı geliş, bastırılmış bir konuşma isteğinin yadsıması sonucu ortaya çıkan bir ruhsal çöküntünün insanda bıraktığı taş gibi ağır etki. Konuşsana, bellek. Bellek: İnsanlar, mekanlar, duygular mı, mutluluk, neşe heyecan ya da beklentiyle yayılan bir şey mi? Alacakaranlıkta ışıltıyla yüzen çiçekler görülebilir de görülemeyebilir de. Ruhları ayağa kaldırabilirler ama ölüleri kaldıramazlar. Bir insanla bağlantılı bir anlam tartışmaları şart mı? Bir ressam onları görecek olursa büyülü, güçlü bir etkiye kavuşabilirler, bu onunla bağlantılı olmayacaktır artık. Boş iskemle dul kadını ağlatıyor, vb. Mezatçı içinse ucuz bir iskemleden başka bir şey değil bu. Konuş.
Reklam
Bu dik kayalık, dedim içimden, bu işyeri binası, bir intihar için biçilmiş kaftan. ... Ya ertesi sabah işlerindeki odamın penceresinden bakıp da, "Şunun kenarından atlayıvereyim," dersem? Onca uzun sürecek bir düşüş korkutucu.
Sen ölüme demeliydin ki, "Ah ölüm, seni akılda tutmakta yarar var," zamanın ne kadar kısa olduğunu hiç aklından çıkarmamakta, gittiğin, ya da gitmeyi dilediğin yere varabilmen için nasıl bir düşünce yoğunluğu gerektiğini bilmekte yarar var.
Doğum
Bir bakın, doğa amacına uygun gelecek bir görüntü bulana kadar nasıl da bütün görüntüleri sağaltıcı bir biçimde bulanıklaştırıyor. Bakın hamile kadınlar nasıl da ağır, ihtişamla yürüyorlar, sevaplarından kuşkusu olmayanların Kıyamet Günü'ne kararlılıkla yürüyüşü gibi. Kaplanlar kadar atak ve yırtıcı olmak istiyorlardır belki, ama rahmin içinde asılı duran, cenine kozalık eden sular ele geçirilmiş bedenlerini de etkisi altında tutuyor. Tanrı'ya seslenmenin hiç yararı yok. Karısı doğuran bir koca gibi kenarda şaşkın şaşkın duruyor, doğaysa coşkuyla oradan oraya seğirten kırmızı yanaklı bir ebe sanki. Bu kaba saba kadının ellerine mi bırakacaksın her şeyi, Tanrım? Beni, gözlerimi bez parçasıyla örten, böylelikle zihnimin de üzerini kapayan bu kadının insafına mı bırakacaksın? Bırakacak. Bırakıyor. Doğum anı geldiğinde suların nasıl set tanımayacağını hatırlamaya çalışıyorum, Tanrının nasıl, Kral rolünde, sırılsıklam ruhumun üzerine öç alır gibi acıyı salacağını, aşkın ve kanın nasıl gerisin geri dünyaya akacağını. Bunların tümü olacak, galiba. Ama ben bedenimde içinden dört rüzgârın da hoyratça estiği bir oyuk duyumsuyorum. Bir bahar yaprağının bile çok ciddi bir sarsıntıya neden olabileceği bir kırılganlık duyumsuyorum. Ah Tanrım, senin yargılayan parmağının harap ama duyarlı çeperlerimde gezinişi duyumsuyorum.
Ama o nesneden uzaklaşıyoruz, yine, hep bu saplantılı sis var. (Ben saplantılı tiplerdenim. Siz hangi tipsiniz? Kelebek tipiyseniz bendeki duygu yoğunluğunu hiçbir zaman bağışlamayacaksınız.) Daha önce bu yoldan geçen olmuş mudur? Hiçbir İşaret yok. Saplantılı bir sis, kutsal ruhların bir araya üşüşmesinden oluşmuş da olsa, parlamentodaki milletvekillerine sunabileceğimiz bir şey değildir. Küçük ayrıntılar, evet, uygun bir şekilde düzenlenirlerse, belki, ama çılgına dönülen an değil, ruhun kıskıvrak yakalanmasına neden olan sarsıcı vahiyler değil. Bu titreten bilgilerin onlara ulaşmamasının nedeni biraz da utangaçlıkları olabilir mi, kıran kırana tartışamayacak kadar hantal, kararsız, pasaklı olmaları? Çok önemli bazı noktaları görmüyor olabilirler miydi? Olabilirlerdi. Ama onları öyle kabul etmeli. Gerçeklerle dost olmalı insan. Çatının köşesinde iki serçe yuvalarının tam önünde sevişiyorlar. Erkek her hamleden sonra gagasını temizleyip etrafına bakınıyor. Dişiyse titreyerek küçük bir sesle ötmeyi sürdürüyor, yeni hamleden önce bir şey bekler gibi korkuyla çevresine bakıyor. Yeni hamle diye bir şey olmazsa diye korkuyor, gelecek birden sonlanırsa.
Reklam
Başka insanlar daha çok şey biliyor olmalı diyorum içimden.Kim o? Kim bu ustalıkla dönen ve benim üzerinde gezemediğim bu çamurlu bataklığa birden parlak bir fener ışığı tutabilen? Ya da kim bu çamurdan etkilenmeden,ama kan çanağına dönmüş gözlerini açacak gücü kendinde bularak "Ah evet,bu işler böyledir işte," diyebilen.
Sayfa 73 - sözcüklerKitabı okudu
Kalem öfkeli bir silahtır. Ama irade gücüne ihtiyacı vardır.
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.