Serteller

Korhan Atay

Quotes

See All
Serteller, Halide Edip’in yardımıyla 1919 da  New York’a gitmişler ve Zekeriya Sertel burada yayımlanan The Times  isimli gazetede Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili doğruluk taşımayan bir yazıya denk gelmiştir. Işığı her zaman doğruya tutan Sertel, bu yazının üzerine gazeteye bir mektup yazarak bu mektupta haberin doğru olmadığını ve nasıl böyle bir yazı yazılabileceğini sorgulamıştır. Bu başkaldırısı takdir görmüş olacak ki başyazarlarla görüşmeye çağrılmış, ve Kurtuluş Savaşı hakkında yazdığı bir yazı gazetede yayımlanmaya hak kazanmıştır.
Serteller’in seslerini duyurmaya çalıştıkları son nokta ise 4 Aralık 1945 yılında tarihe adını Faşistlerin Baskını olarak geçiren Tan Baskını olmuştur. Tan gazetesinde yazan Serteller Görüşler isimli açıkça, sansürsüz ve gerçeklerin yazıldığı yazılarını yayımlamış bunun üzerine karşıt görüşler asıl hedeflerine Sabiha Sertel’i alarak Tan Baskınını gerçekleştirmişlerdir. Güç kullanılarak medyaya karşı yapılan bu baskından Zekeriya Sertel, şu şekilde bahseder: “Göstericiler, baltalarla matbaa kapısını kırıp içeri girdiler. Makinaları balyozlarla kırdılar. Binanın camlarını indirdiler. İçindeki eşyayı kırıp döktüler. Sonra ellerinde kırmızı boya şişeleriyle ‘Serteller nerede’ naralarıyla bizleri aramaya koyuldular. Amaçları, bizi çırılçıplak soyup üzerimize kırmızı boya dökmek ve akabinde önlerine katıp sokaklarda ‘İşte kızıllar’ diye sergilemekti.”
Reklam
Zekeriya Sertel hayat arkadaşı Sabiha Sertel ile birlikte Resimli Ay dergisini çıkartmış ve bu dergide Nazım Hikmet’e de yer vermiştir. Nazım Hikmet’i bu zamanda yakından tanımış ve fikirlerine ortaklık etmiş, böylece yaşadıkları sürgün hayatı da ortaklık kazanmıştır. Nazım Hikmet ile ilgili olan “Mavi Gözlü Dev” kitabında Nazım Hikmet’i büyük bir saygı ve içtenlikle anlatmıştır.
Türkiye’ye geri döndükleri zaman Zekeriya Sertel, Basın Yayın Genel Müdürü olmuş fakat yazdıkları sürekli olarak yarım bir şekilde ve sansür uygulanarak yayımlandığı için, kendini ifade edemediğini düşünerek istifa kararı almıştır.
Nazım Hikmet'i ilk defa festivalde gördüğüm zaman, Türkiye'den kaçalı pek az olmuştu. Seyahate ilk çıkışı, Berlin'e ilk gelişiydi. Omuzlar, eller üzerinde taşınıyordu. Sevinçliydi, mutluydu. Her gittiği yerde sonu gelmeyen alkışlar "Yaşa Nazım!" sedaları yükseliyordu. Herkes tarafından bu kadar sevilen, bu kadar sayılan bu insanın bize ait olması nasıl da gururlandırıyordu oradaki bir avuç Türk gencini, anlatamam.
Milli Şef İsmet İnönü'nün damadı Metin Toker'den:
Başka emirlerde ise, Milli Şef, hatta Milli Şef'in ailesiyle ilgili haberlerin büyük verilmesi bildiriliyordu. Bu, mutlak hâkim İsmet İnönü'nün kudretini dosta düşmana gösterecekti. Bundan dolayıdır ki, bütün harp yılları esnasında, Cumhurbaşkanını bir konserde, bir temsilde, at yarışlarında gösteren fotoğraflar, "devlet zoru" ile gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlandı. (...) Gene gayet iyi hatırlarım...Bir gün Cumhuriyet gazetesine Basın Müdürlüğü'nden telefon edilmişti ve Sayın Bayan İnönü'nün İstanbul'a teşrifleri haberi, birinci sayfada değil de, iç sayfada verildi diye bir güzel zılgıt geçilmiştir.
Sayfa 263Kitabı okudu
Reklam
Salona girince bir köşede (...) Nazım vardı. Nazım Hikmet beni görür görmez yerinden fırladı, sarmaşık. Beni arkadaşlarına tanıttı. Pablo Neruda elimi sıkarken, -Dikkat edin, dedi. Biz bu adamın yanında şair bile sayılmayız.- Oysa Neruda uluslararası ün kazanmış bir şairdi. Nazım az zamanda kendisini tanıtıvermişti.
Sayfa 321Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.