Dağcı… Bu novellanın kahramanı. 30 yaşında. Yaşamı, ona biçilen giysilerden ibaret. Öğretmen, yakında evlenecek. Toplumun kalıplarının içine sığmaya çalıştığı bir ritüeller karmaşası içinde. ‘Dur’ diyor kendine, hayatının bir dönemecinde. Dur ki yaşamayı, ölmemek sanma yanılgısından kurtul. Gençliğinin nasıl heba olduğunu, sıradanlığın kafeslerinde nasıl eriyip bittiğini gör.
Hayatında ilk kez kendine ait bir şey başarma düşüncesiyle, cesaretini toplayıp, kimsenin canlı dönemediği Nordgrat’a tırmanmaya karar verir. Geçmişiyle, varoluşuyla hesaplaşmaya dönüşür bu yolculuk. Berrak dereler, ışıltılı çakıltaşları, bembeyaz bulutlar, masmavi gökyüzü vardır bütün bu zihin karmaşıklığına eşlik eden. Bile bile ölümün kucağına atlayışta, son bir el dokunur kendisine…..
Hayatımızın kim bilir kaç döneminde karşıladı bizi bu kıstırılmışlık, yok oluş, dibe çöküş, umutsuzluk duygusu. Kaçıyla yüzleşebildik, kaçının suyuna gittik peki? Çıkış yollarında hangi düşüncelerle boğuştuk? Sessizliğin Yanıtı, bu düşüncelerin beslediği bir kitap. Her okurun kendinden bir şey bulacağını düşünüyorum.