Sevdalım Hayat

Zülfü Livaneli

Sevdalım Hayat Gönderileri

Sevdalım Hayat kitaplarını, Sevdalım Hayat sözleri ve alıntılarını, Sevdalım Hayat yazarlarını, Sevdalım Hayat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne yazık ki bütün dünyada üniversite eylemleri olarak başlayan olaylar, Türkiye'de öğrencilerin hunharca öldürülmeleri sonunda intikam örgütleri doğurdu ve Türkiye'yi yıllarca sürecek kanlı hesaplaşmalara sürükledi.
6 Mayıs 1972 günü Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildiler. [...] Hiç kimseyi öldürmemiş, ellerini kana bulamamış olan bu üç öğrenci, barbarların elinde hunharca katledilmişlerdi. Ölüm karşısında bile saygısı yoktu bu adamların.
Sayfa 151 - Titrek Hamsi HücresiKitabı okuyor
Reklam
" Oğlum, burada yüz kızartıcı bir suçtan yatmıyorsun. Düşüncelerinden dolayı buradasın, bu yüzden üzülme. Ailemize leke sürmüş falan değilsin."
Sayfa 147 - Titrek Hamsi HücresiKitabı okuyor
Amasya'da bütün okul çocuklarının katıldığı bir yürüyü­şü hatırlıyorum. Hepimizi sıra halinde Amasya caddelerinde, sokaklarında yürütüyorlardı. Avazımız çıktığı kadar "Stalin cehenneme!" diye bağırıyorduk.
İnançların, insanların ölüme karşı çırpınışı olarak tanımlanabileceğini kavradım ve o andan itibaren samimi dindarları eleştirmedim. Bu işi siyaset olarak kullananlara ise nefretim arttı.
Sayfa 465Kitabı okudu
"Sakın üzülme" diyor. "Beni dinle ve sakın üzülme! Bunun yerine iyice kız, şöyle dolu dolu öfkelen ama üzülme. Üzülürsen çürürsün. Kızmak sağlıklıdır. Ben hep öyle yaptım ve öfke beni ayakta tuttu."
Sayfa 442Kitabı okudu
Reklam
Silifke'deki evin bahçesinde büyük bir ağaç vardı. Yıllar sonra Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık kitabını okurken, emekliye ayrılmış olan Albay Buendia'nın altında oturduğu ağaç, hep o ağaç olarak canlandı gözümde.
Hiç denediniz mi bilmem; bu dünyaya ilişkin ilk izlenimin resmini bulmaya çalışmak, uçsuz bucaksız imgeler denizinde balık avlamaya benziyor. Gittikçe derine iniyorsunuz, bellek zorlandıkça yeni imgeler ortaya çıkıyor.
Kardeşim Asım'la iyice perçinlenen hukukçu geleneğinde, soyadımızın ilk kez "sanık" olarak anılışı benim sayemde (!) olmuştur.
Böylece benim kimselere benzemeyen adımdaki, pek de yan yana gelmeyen Ömer ve Zülfü açıklanmış oluyor
Reklam
Baba tarafından dedemin babası olan Ömer Bey, eskiden Livane Sancağı adıyla anılan Artvin'de çok güzel atlara sahip Yusuf Ağa'nın oğludur. Yusuf Ağa, o zamanlar padişaha doğ­rudan bağlı olan ve özel rütbeyle görev yapan yerel yönetici­lerdendir. Üç oğlundan biri Çarlık Rusyası'na gitmiş ve ora­da kalmıştır, bir oğlu da sakattır.
Onun cin­sel tercihleri hakkındaki söylentiler alıp yürümüş olmalıy­dı ki arka sıralardan birisi, iki şarkı arasında, "Zekiye Abla!" diye bağırdı. Zeki Müren o özenli diksiyonuyla, "Sahneden yüzünüzü görmem mümkün değil ama seslenişinizden çok kibar bir be­yefendi olduğunuz sonucunu çıkarıyorum efendim!" dedi.
...babaannem sinirleniyor ve "Sandöviç, sandöviç! Neymiş bu sandöviç! Benim hazırladı­ğım mis gibi şeyleri yesene!" diyor...
Bu yüzden dedem ve babaannemle birlikte ka­lıyordum ama bu, pek alışılmadık bir durum değildi. Çünkü ben üç yaşında iken kardeşim Asım doğmuş. O zamanlar ba­bam Fethiye savcısı imiş.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.