Latife Tekin’in yirmi iki yaşında tamamladığı, kendi hayatından kesitler olan bu eser masalsı bir üslup ile köyden şehre göç eden, orada şehir ve köy kültürü arasında hayat mücadelesi veren bir aile anlatılıyor. Şehre geldikten sonra geçim sıkıntısına düşen aile bireyleri gelenekleri ve inançlarında bunalımlar yaşamışlar hatta birbirlerine bile yabancılaşmışlardır.
Kitapta şehirleşme ve modernleşme sürecinde unutulmaya yüz tutan bazı batıl inanç ve geleneklerde(kurşun dökmek, büyü yapmak, muska yazmak, bebeklerin ağzına tükürmek vs.) ortaya konulmuş. Bu eser bir yönüyle de töreler ve hurafeler içinde var olma mücadelesi veren bir kadının(Dirmit) çocukluktan gençliğine uzayan yaşamını ele alıyor.
Bu romanın ayırıcı özelliği kısa cümleler şeklinde yazılmış olması. Ancak dili sade ve sürükleyici. Tiyatroya uyarlanan bu kitap “büyülü gerçeklik” olarakta nitelendirilebilir. Okunması gereken eserlerden birisi.
ALINTILAR
"Şiirlerimi yırttılar! 'Şiirlerimi yırttılar! Şiirleri yırtılan başka kızlar var mı?"
"...kızın eksiksiz doğduğuna sevindiler ama erkek olmadığı için de dövündüler."
"Dirmit o günden sonra yüreğine kul köle oldu. Yüreği ne yap dediyse onu yaptı, yüreği nereye git dediyse oraya gitti, yüreği ne dediyse onu dedi. Yüreği kafasıyla zıtlaştıysa o da zıtlaştı. Yüreği taştıysa o da taştı. Yüreği çırpındıysa o da çırpındı. Yüreğiyle birlik oldu."Oku, başını kurtar, kimseden hayır yok, bilesin. Kabukları kaldırayım deme, derin yaralar açarsın ha!"