kitabı okumaya başladığımda; yazarın, bu kadar derli toplu, kendine özgü dili olan bir eseri, 26 yaşında nasıl yazabildiğine şaşırdım. O yaşta böyle kuvvetli bir eser ortaya koymuş bir kişinin, çok daha adı duyulmuş bir yazar olması gerektiğini düşündüm. Kitabın köyde geçen kısımları Hasan Ali Toptaş'ın gölgesizler kitabını, şehire taşındıkları kısmı ise Orhan Pamuk'un kafamda bir tuhaflık kitaplarını çağrıştırdı.
Kitabı konu ve işleyiş olarak başarılı buldum. Gerçeküstü bir roman olduğunun farkında olmama rağmen kitaptaki karakterlerin huy ve tavırlarının sürekli keskin bir şekilde değişmesi, hepsinin deliliğe sınır olarak yaşamaları, ve aynı delilikleri yinelemeleri, kitabın akışını, okuyucu açısından bozmuş. Belli bir süre sonra olay örgüsünün fazlalığı, karakterlerin sürekli huy değişimi ve tekrarlar okuyucuyu yormaya başlıyor. Beğenerek ve heyecanla okumaya başladığım kitabın, yarısından sonrasını sürükleyerek bitirdiğimi söylemeliyim.
Özet olarak okunmasını tavsiye edebileceğim, ama biraz yorucu olan bir kitap diyebilirim.