İlk önce nefret edip 'bu nasıl bir edebiyat dalga mı geçiyorsunuz' diyerek fırlattığım kitabı ablamın ısrarları ve buradaki okurların kitap hakkındaki bir sürü güzel incelemesi sonucu okumaya devam ettim. Evet, iyi ki etmişim diyorum ve benim gibi düşünenler olursa diye yol gösterici olması için kısaca sebeplerinden bahsedeyim. Yazarın tarzı farklı gelebilir. Birbiri ardına kısa cümleler ve köyde geçtiği için bazı kelimeler yabancı geliyor ama 30 sayfadan sonra ailemizin köyden kente geçmesiyle zaten kitap akıp gidiyor. O yüzden diyorum ki kitabı bırakmayın. Benim geceleri uykumun olmadığı zaman sıkılıp uyuyayım diye okuduğun kitap gündüzleri elimden bırakmadığım kitap oldu.
Aktaş ailesini o kadar çok sevdim ki... Kendimi evin bir ferdi gibi hissettim. Yeri geldi üzüldüm yeri geldi şaşırdım yeri geldi güldüm. Atiye beni en çok güldüren karakter oldu. Büyülü gerçeklik akımı sebebiyle bazı gerçek dışı olaylar yaşayan Dirmit, gerçekten çok değişik bir adam olan Huvat, evin iki oğlu Seyit ve Halit, sürekli kısmetini bekleyen Nuğber, zavallı gelin Zekiye... Onların kente ayak uydurma süreçleri, sahip oldukları batıl inançlar, kendi aralarındaki çatışmalar, yaşam mücadeleleri, kendilerine bu dünyada bir yer bulma çabaları...
1 puan kırmamın sebebi ilk 30 sayfanın sıkıcılığı ve bazı bilinmedik yöresel sözler, hikayenin yarım kalmışlığı. Açıkçası diğer karakterlere ne olduğunu merak ettim. Keşke yazar devam niteliğinde bir kitap daha çıkarsaymış. Aktaş ailesinin serüvenlerini biraz daha okumak isterdim. Teşekkürler