Post modern edebiyatımızın temsilcilerinden kabul edilen Latife Tekin Sevgili Arsız Ölümü'nde tıpkı Marquez gibi içinde yaşadığı toplumun batıl inanışlarını, masalsı öğelerini ve gerçeküstü olaylarını büyülü gerçeklik unsuru olarak kullanmıştır. Teknik olarak baktığımızda bütün bu bilgilerin yerine oturduğunu görebiliyoruz. Okur olarak ise benim kitabı okurken düşündüğüm şey şu oldu: E bu düpedüz toplumsal gerçeklik, hem de büyülü değil! Tekin'in anlattıkları can acıtıcı bir şekilde gerçeğe çok yakın...
Kitapta her karakterin kendini bulma çabasını görüyoruz. Bizim gördüğümüz kendini bulma çabası karakterin farkında olduğu ya da 'kendimi bulmalıyım' bilinciyle çıkılmış bir yol değil. Yazar aslında var olmaya çalışan bir avuç insandan bahsederken biz buna da şahit oluyoruz. Gördüklerimiz karşısında da karakterlerin kendini bulamamasını anlıyoruz. Bize yarattığı ve aktardığı dünyayla Tekin bunu çok güzel gösteriyor.
Kitabı okurken belki tanışlık hissedebilirsiniz - umarım hissetmezsiniz - ama kesinlikle yabancılık çekmezsiniz. Siz de bir anda var olmaya çalışan bir avuç insandan biri oluveriyorsunuz. Tabi bütün bunları sağlayan yazarın müthiş dilinin, akıp giden hikayelerin ve dikkati hep üstünde tutan, hiç düşmeyen temponun hakkını teslim etmek gerekiyor.