Türk sinemasında önemli bir yere sahip olan Halit Refiğ 'e yazılmış, içinde dostluk, sanat, siyaset, samimiyet ve içtenlik olan mektuplar. 1976-77 yıllarının Türkiye için pek de iç açıcı olmayan o ışıksız döneminde yazılmış mektupların benim için önemli olmasının sebebi, Halit Refiğ'in yakın dostum dediği Oğuz Atay' ın da hayatına dair samimi itiraflarda bulunduğu mektuplarının bulunması. Romanları okunmayan, yayımlanmayan Oğuz Atay, yine filmleri yasaklanan, eleştirilen, beğenilmeyen Halit Refiğ ile bir nevi kader arkadaşlığı yapmış bu mektuplarla. Öyle ki bir dönem ülkelerini terk etmek zorunda kalan bu iki aydın mektuplarda buluşmuş; Oğuz Atay'ın o esprili ve samimi dili, hastalığından bahsederken kullandığı o ihtiyatlı ve mağrur dil, beni ruhumdan yakaladı, içime işledi. Görmezden gelinmenin, susturulmanın, son umut kırıntısına tutunmaya bile izin verilmeyişinin acı tezahürü var bu satırlarda. Sadece Oğuz Atay değil tabiki, dönemin opera, tiyatro ve sinema sanatçılarının karşılaştığı olumsuz durumlar, Türkiye'de ki karışık gündemin sanata olan etkisi var. Özellikle Yıldız Kenter 'in Şehir Tiyatroları ile ilgili yazdıkları, günümüz
tartışmalarına da benzer nitelikte aslında. Çok severek okudum.