Öncelikle kitabın dilinin çok akıcı olduğunu belirtmek istiyorum.
Konusuna gelecek olursak ustası öldükten sonra onun yarım bıraktığı işi tamamlayarak ünlü bir heykeltıraş olan Paul Haake yani baş karakterimiz kendisine modellik eden Wanda adında genç ve güzel bir kıza aşık olur. Ancak kız sirkte çalışmak için heykeltıraşı terk eder. Kitabın geri kalanında Haake ve Wanda’nın çalkantılı ilişkisini okuyoruz. Haake, Wanda’ya onun için ününden, kariyerinden, paradan, saygınlığından vazgeçecek kadar tutulmuş ve bu aşk gözlerini kör etmiştir. Kitap boyunca karaktere o kadar çok kızdım ki kitap bitince sinirimin hâlâ geçmediğini farkettim. Kandırılmaktan daha kötü bir şey varsa o da bunun farkına hiçbir zaman varamamaktır.
Neyse demem o ki okumaya değer bir eser herkese tavsiye ederim.