Herkese selam.
Okurken beğendiğim ama sürekli bir iç sorgulamaya girdiğim bir kitap yorumu ile geldim. Yazarı ilk kez okuyorum ve kalemini sevdim. Kitabın içinde geçen bazı dramatik olayları oldukça etkileyici ve farklı bir açıdan bize sunmuş. Ana karakterin feminizm desteğini çok etkileyici bulmadım. Bunun nedeni ise yaptıkları ve söylediklerinin birbirini bazen desteklememesiydi. Genel olarak sevdiğim ve içinde yeri geldiğinde düşünmeye iten bir kitaptı.
Portia hayatının ilk farkındalığını kocası onu yatak odalarında aldatırken ortaya çıkarıyor. Kocası onun düşüncelerinin aksine kadın düşmanı filmler çekmektedir. Evlilikleri ise artık zaten bitmiş ve sadece kağıt üzerinde sürmektedir. Portia en büyük hayali olan yazarlık ile arasındaki uçurumu da sıfırlamak için fırsat bulmuştur. Kocasını terk edip, istifçi annesinin yanına giderken lisede İngilizce öğretmeni olan Bay Vernon'un annesiyle karşılaşır. O zamandan sonra asıl olaylar kendini gösterir. Hayatına ona aşık olarak giren Chuck Bass ise eski bir uyuşturucu bağımlısıydı. Desteğini esirgemeden hayatına dahil olmaya çalıştı. Bir de küçük metal müzik hayranı yeğeni ise varlığıyla renk katacaktı. Bay Vernon'u hayata döndürmek adına verdiği yolda hem kitabıyla hem de kendinden verdiği ödün ile okunmaya değerdi.
Ben severek okudum. Özellikle son sahne kesinlikle kitaba çok daha iyi noktaya taşıdı. Genel olarak melankolik bir havada gitse de etkileyiciydi. Kitabı diğer karakterlerin ağzından da okumuş olmak benim için güzeldi. Sizlere de tavsiye ederim.