"Yuvayı yapan dişi kuştur." Bir millet kadından yıkılır ya da kadından yükselir. Kadınların erkekler üzerinde tesiri çok fazladır. Kadın şaşarsa çocukların ve erkeklerin şaşması da peşi sıra
gelir. Kadınlar kendi kıymetlerini bilmeliler ve halkı yönlendirmedeki güçlerinin farkına varmalılar. Kadınlar hayır yahut şer güçleriyle cemiyete yön verirler. Bu güç şer yöne çevrilmişse bu, ailenin ve sosyal yapının çöküşü demektir.
Çıkan tablo şu: Sıkıntılar aynı; fakat çareler farklı. Mutlu çiftler hayata güzel bakan, espri anlayışı olan çiftlermiş. Bu yüzden dertlerine kolayca derman buluyorlarmuş.Mutsuz çiftler ise her şeyi gurur meselesi yapıp kendilerini çok ciddiye aldıkları için sıkıntıları yenemiyorlarmış. Yani gurur,kibir mutluluğun baş düşmanı ...
Bir milleti yok etmenin yolu, aileyi yok etmektir. Aileyi yok etmenin en kestirme yolu da kadını erkeği birbirine düşman etmektir. Yirminci yüzyıldan itibaren silahla bombayla ele geçirilmeyen ülkeler, psikolojik savaşla tüketilmeye çalışıldı ve biz de millet olarak uzun yıllardan beri çok yara aldık.
Minicik kız çocukları bile anne babanın yüz ifadelerini takip edip şirinlikler yaparlar ki daha fazla sevilebilmek için. Sevilen ve sevildiğini hisseden kadınla yolculuk yapmak keyiflidir. SEVİLMEDİĞİNİ DÜŞÜNEN KADIN HIRÇINDIR, denizden daha dalgalıdır.
"Handım, piştim, yandım..." demiş Mevlâna. Eğer pişerken sızlanıp dırlanırsak, feryad u figan edersek, tadımızı bulmadan, çabuk yanarız, öyle değil mi?