Bu necip millet Kur'ân'a sahip çıktığı günlerde hiç
mağlup olmuş, hiç zelil düşmüş müydü? Nezaman Kur'ân'dan uzak düşülmeye başlandı ise o zaman perişaniyet başlamıştı. Sadece bu dünya için paşa olsa ne olacaktı?
Cehenneme gittikten sonra sultan olmanın ne kıymeti vardı? İnsan, kulluğunu, misafir olduğunu unutmazsa aziz oluyor, sahiplenir, nankörleşirse dünyasını da ahiretini de yitiriyordu. Onun için
yeniden mesai imana, ahlaka, ilme teksif edilmeliydi.
Anglikan Başpapazı İstanbul'a geldi. Sorular
soruyor, Şeyhülislamlıktan bunların cevabını istiyordu.
Uzun uzun cevap verebilirlerdi. Altı yüz kelime diyorlardı... Dilerlerse altı bin kelime... Cevapların istismarlarına uygun olmasını bekliyor, diledikleri yeri cımbızlayarak halkın kafasını karıştırmaya muvaffak olmayı umuyorlardı.
Dinlerine karşı lakayt hale getirdikleri kitlelerin zihinlerinin allak bullak edilmesinde birkaç adı Müslüman, kökü ve aslı Hıristiyan gizli
yandaşlarını da kullanacak, belki de en çirkin saldırılarını onlara yaptıracaklardı. Sanki hep galip olmuşlar gibi, "Müslümanlık iyi ise Müslümanlar niye mağlup?" diyecek, on asrı bir asırlık saltanatlarının arkasında saklamaya çalışacak, geriliği Müslümanlığa yamayacaklardı. Kendisine güvenmeyen, değerlerinden, dedesinden nefret eden nesepsizler oluşacak, bunlar istenildiği gibi kullanılacaktı.