Mustafa Sabri’ye göre dinde her şeyin Allah’ın takdir ve irâdesiyle meydana gelmesi, ne insanların çalışmasını beyhüde duruma sokar; ne de mutlak mânada insanın mükellef oluşunu ortadan kaldırır. Zira öncelikle insan, Allah’ın takdirinin ne yönde taalluk edeceği konusunda bilgi sahibi değildir. Bu yüzden kendisine emredileni yerine getirmekte kusur etmemelidir. Bu anlamda kazâ-kader meselesini çalışmaya mâni bir hal gibi telakki etmek doğru olmaz. Ayetlerin de gösterdiği üzere kazâ ve kadere iman sayesinde kişi, ne hayal kırıklıklarına uğrar, ne de kibir ve azgınlık gibi gerçekte kişiyi alçaltan sıfatlara tenezzül eder.
Öte yandan kader inancının kişiyi tembelliğe sevketmesi bir yana, aksine bu inanç hadisteki, “Çalışınız, herkes kendisi için takdir olunan hâle sevkedilir”495 buyruğunun gösterdiği üzere kişiyi çalışmaya teşvik eder.496 Kazâ-kader inancı kişiyi çalışmaya teşvik ettiği gibi, bu inanç kişinin çalışmasını ümitsizlikten de gururdan da koruyup onu daha temiz ve kuvvetli bir hâle getirmektedir. Öte yandan bu inanç, insanın çalışmasının üzerinde elde ettiği başanyı, tesâdüfün şuursuz irâdesine değil, derin ve tüm kâinâtı içine alan bir irâdenin kapsamına sokması itibariyle de diğerinden daha güzel bir anlayıştır.