Şeytan Tangosu

Laszlo Krasznahorkai

Oldest Şeytan Tangosu Quotes

You can find Oldest Şeytan Tangosu quotes, oldest Şeytan Tangosu book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
“durumların birbirine nasıl bağlı olduğunu gülümseyerek belirledi; bu olaylar artık birbirlerine rastlantı sonucu ve gelişigüzel bağlanmıyor, aradaki boşluğa, dile getirilemeyecek kadar güzel, anlamlı bir köprü kuruyordu.”
Sayfa 159 - EstikeKitabı okudu
Şimdiye kadar sessizce şakırdayan yağmur, artık barajlar yıkacak bir taşkın halinde gökten boşanmaya başlamış, daha alçakta bulunan alanlara doğru yılankavi dar kanallar kazarak zaten sular altında boğulmakta olan toprağı kaplamıştı. Camdan artık hiçbir şey göremediği halde dönmedi, çürümüş tahta çerçeveye ve duvarda alçının döküldüğü yere bakıp durdu ve birdenbire camda silik bir şekil fark etti, bir insan yüzü belirlendi, fakat korkuyla bakan bir çift göz görünceye kadar kim olduğunu anlayamadı. Nihayet gördü, "kendi yıpranmış çehresi"ni, şaşkınlıkla ve acıyarak tanıdı. Zamanın, yüz hatlarını ileride tıpkı şimdi kendisinin camın üzerinde dağılıp aktığı gibi silip geçeceğini hissetti; utanç, gurur ve korkunun birbiri üstüne yerleşmiş katmanları, Işın gibi üzerine doğru hareketlendiği anda, bir çeşit büyük, yabancı zavallılık yansıyordu bu görüntüde. Birdenbire o kekremsi tadı yine hissetti; sabahki çan sesleri, bardak, yatak, akasya dalları, mutfağın soğuk döşeme taşı geldi aklına...ve dudaklarını kederle büktü.
Reklam
Bellek
Bütün site ölümcül karardan dolayı birazcık çökmüş gibi geldi ona ve o günden başlayarak şöyle hissetmeye başladı: Kendisi her ne kadar çırpınsa da bu muzaffer yıkımın önüne geçebilmek için fazlasıyla güçsüzdü; evleri, duvarları, ağaçları ve toprağı, yükseklerden aşağı süzülen kuşları ve kaçışan hayvanları, insan bedenini, arzuyu, umudu, kısaca
İyice dalıp gitmiş, sağdan sola devrilen rakamlara kıvançla bakıyor ve bu adi, kepaze insanlara kendisini yeni çirkef tasarılarının hedef tahtası olarak seçme fırsatı veren dünyaya karşı sınırsız bir nefret duyuyordu.
Ve tıpkı başka zamanlarda olduğu gibi kaçışı bu kez de sayılarda buldu. Çünkü sayılarda bir çeşit gizemli bir aşikârlık, şapşalca hafife alınmış bir tür "soylu sadelik" vardı ki omurgasında karıncalanan bilinç, ifadesini bu ikisi arasında buluyordu: "Perspektifler var."
Sökülüyor
["Her şeyi ama ne olursa olsun, her şeyi yapabilirim sana..."] daha ilk anlarda birazcık aklını karıştırmıştı bile. Önünde tümüyle bilinmez bir evren, ortasında da sınırsız seçenek arasında ne yapacağını bilmez halde kendisi duruyordu; fakat bu belirsizliğin, bu mutlu tıka basa doygunluğun hemencik sonu gelivermişti ve artık kendisini
Reklam
Bir yanılgıydı. Çünkü demin benimle bir böcek arasında, bir böcek ve bir akarsu arasında, bir akarsu ve üstünde yay çizen bir çığlık arasında hiçbir türden farkın olmadığını anladım. Her şey bağımlılık ve zamansız, yaban bir salınmanın zorlamasıyla bomboş ve anlamsızca işliyor ve bizleri duyularımızın daimi başarısızlıkları değil, kendimizi sefaletin oyuklarından çırpınıp çıkarabileceğimize dair o aralıksız inançla sırf hayal gücümüz ayartıyor.
Uğursuz gökyüzüyle, çekirge istilasıyla yazın yanık kalıntılarına üzüntüyle baktı ve sanki birdenbire zamanın bütününün şeytani tekdüzeliği keşmekeşin tümsekleri üzerinden atlatarak yükseklikleri yarattığını, sonra da deliliği çarpıtıp bir gereksinime dönüştürerek ölümsüzlüğün devinimsiz küresinde soytarılık yaptığını duyumsarcasına o aynı akasya dalında baharın, yazın, güzün ve kışın geçip gittiğini gördü... ve ıstırapla burkuluverdiği anda ise beşik ve tabutun ahşap çarmıhında gevrekçe patırdayan bir hükmün kendini sonunda -unvan işaretleri ve ödüller olmaksızın- tüylerinden arındırılmış bir şekilde ölü yıkayıcıların eline verdiğini ve sonra da hilekâr kumarbazlarla (bittiğinde en son silahı olan evinin yolunu bir daha bulma umudundan da mahrum kalacağı, sonucu daha başından belli bir partiye bulaştığını da anlayacağı için, onu geriye götürebilecek tek bir patika bile kalmamış halde) ileride insana dair işlerin derecesini taşyüreklilikle göreceği hamarat deri yüzücülerin kahkahalarına verdiğini gördü kendini.
Sayfa 14 - Birinci bölüm, I, Geldiklerinin haberi.Kitabı okudu
Ansızın dilinde kekremsi bir tat duyunca, ölümün geldiğini sandı. Site dağıtılıp da insanların buraya gelirken duydukları coşkunun aynısıyla göçüp gittiği ve o -kendisinin olduğu gibi gidecek bir yeri olmayan Doktor, Okul Müdürü ve birkaç aile- burada takılıp kaldığından beri günbegün yemeklerin tadına odaklanmıştı, çünkü biliyordu ki ölüm önce çorbalara, etlere ve duvarlara yerleşirdi; lokmaları yutmadan önce uzun uzun ağzında çevirip duruyor, önüne nadiren gelen şarabı ya da suyu ağır ağır yudumluyor ve bazı zamanlar, kaldığı su pompası binasındaki makine dairesinin güherçileli sıvasından bir parça koparıp tadına bakmak; aromaların ve tatların düzenini bozan kuralsızlıkta İhtar’ı tanıyabilmek için karşı koyulmaz bir arzu duyuyordu; çünkü ölümün böylesi bir uyarı olduğuna ve çaresizliğe düşürücü bir mutlaklık olmadığına inanıyordu.
Sayfa 21 - Birinci bölüm, I, Geldiklerinin haberi.Kitabı okudu
“Güneye gideceğim," dedi Futaki, bakışları yağmura kilitli. “Orada kışlar daha kısa. Gelişen şehirlerden birine yakın bir çiftlik tutar, bütün gün ayağımı bir leğen sıcak suyun içine sarkıtırım..." (...) “Olmadı, bir çikolata fabrikasına, gece bekçisi olarak atarım kapağı... belki de bir kız yurduna kapıcı olurum... Ve her şeyi unutmaya çalışırım, yalnızca akşamları bir leğen sıcak su; sonra hiçbir şey yapmamaya, bir tek, kahpe hayatın nasıl geçtiğini izlemeye çalışırım..."
Sayfa 23 - Birinci bölüm, I, Geldiklerinin haberi.Kitabı okudu
Reklam
Birdenbire o kekremsi tadı yine hissetti; sabahki çan sesleri, bardak, yatak, akasya dalları, mutfağın soğuk döşeme taşı geldi aklına ve dudaklarını kederle büktü. “Bir leğen sıcak su!.. Yok, cehennemin dibi!.. Zaten Tanrı’nın günü ıslatıyorum ayağımı..."
Sayfa 24 - Birinci bölüm, I, Geldiklerinin haberi.Kitabı okudu
199 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.