Seyyah-ı Alem Evliya Çelebi

Şükrü Haluk Akalın

En Eski Seyyah-ı Alem Evliya Çelebi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Seyyah-ı Alem Evliya Çelebi sözleri ve alıntılarını, en eski Seyyah-ı Alem Evliya Çelebi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
‘’Camideki cemaatin hepsi din ulularıdır. Hz. Muhammed ise mihrapta oturmaktadır. Evliya Çelebi bu cemaate müezzinlik yapar. Namaz bitince Ebi Vakkas, Evliye Çelebi’ye tevhit sonrasında hemen kalkıp Hz. Muhammed’in mübarek elini öpüp ‘’Şefaat ya Resulallah’’ demesini öğütler. Çok heyecanlanan Evliya Çelebi’yi Ebi Vakkas oğlu Sa’d elinden tutarak Hz.Muhammed’in yanına götürür ve : -Sadık aşıkın ve ümmetinden Evliya kulun şefaatini diler, diye söylenince daha da heyecanlanan Evliya Çelebi, Hz.Muhammed’in elini öperken ‘’Şefaat ya Resulallah’’ diyeceği yerde ‘’Seyahat ya Resulallah’’ der. Hazreti Peygamber gülümseyerek : -Allah’ım şefaati , seyahati ve ziyareti sağlık ve esenlikle kolaylaştırır, diye dua ettikten sonra el-Fatiha der. Bütün cemaat Fatiha suresini okuyarak amin der.’’
‘’Ahmet Hamdi Tanpınar, Bir Türk şehrinden bahsedip de Evliya Çelebi’yi hatırlamamak kabil değildir, der.’’
Reklam
‘’Definenin bulunuşunu ve Bursa adının verilişini şöyle anlatıyor Evliya Çelebi… Kimi bulunursa kimi bulunmazsa derler. Derhal devlere buyurup, o defineyi bulup, şehri baştan sona adını Bulursa koyarlarla. Bursa, Bulursa’dan bozulmadır. Daha sonra Hz. Süleyman Bursa’nın batısına yakın Edincik adında büyük bir şehir kurup Belkıs’a taht merkezi eder. Hala büyük köşkleri, yüksek kemeleri Edincik şehrinde açık seçik bellidir.’’
‘’Evliya Çelebi aynı zamanda bir mizah yazarı gibi Seyahatname’yi işlemiş, anlattıklarıyla eserini ilginç kılmasını bilmiştir. Böylesine akıcı, işlek bir üslupla ciltler dolusu seyahat kitabı yazan; anlattıklarını ilginç olaylarla süsleyen, laf oyunları yapan ikinci bir gezginimiz çıkmamıştır.’’
‘’Seyahatname’de dönemin Türkçesinin ağızlarıyla ilgili bilgiler de önemli bir yer tutar. Evliya Çelebi, bir ağız derlemecisi titizliğiyle gittiği bölgelerde konuşulan Türkçe’nin özelliklerini, söz varlığını bizlere vermektedir.’’
‘’Evliya Çelebi dille oynayan, sözlere yeni anlamlar yükleyen, hatta kimi zaman sözcükler türeten kişiliğiyle karşımıza bir dil ustası olarak çıkar.
Reklam
‘’Ancak, yediklerinin içtiklerinin helal olması konusunda dikkatlidir. Domuz eti yemez ama deve, yaban mandası, keklik, turaç, sülün, ahu, yılan balığı gibi etleri yediğini belirtir. Sudan’da zürafa kebabı ikram edildiğinde ‘’İnşallah helaldir’’ diyerek yemiş ve çok beğenmiştir.’’
‘’Hafızlığını ve müezzinliğini bildiğimiz Evliya Çelebi’nin askeri bir görevi daha vardır, zaferle biten savaşlarda zafer ezanını okumak… Evliya Çelebi, bununla gurur duymaktadır.’’
‘’Evliya Çelebi bu bölümde hamsinin adını özellikle hapsi diye yazar, çünkü yöre halkı öyle söylemektedir. Trabzonluların konuşmasını verirken balık değil palık biçimlerini yeğler. Trabzonluların hamsiyi ne kadar sevdiğini anlatırken iki olay aktarır : Hamsi balığı geldiğinde ağaçtan yapılma bir boru üflediğini, bu borunun sesini duyan bütün halkın, hatta cemaatle namaz kılanların ve hatta imam ve müezzinin bile namazı bırakıp : -Namaz bulunur ama hapsi bulunmaz diye kıyıya koştuklarını yazar.’’ ‘’Şehre ulaşan elçilik heyetinin Viyana’ya girişi ile ilgili olarak kral tarafından arabaların önceden gitmesinin istendiği ‘’Çesar hazreti azametiyle buyurdular ki…’’ diye söylenince elçi Kara Mehmed Paşa’nın şöyle bağırdığını anlatıyor : -Bre melun ve dinsiz, bir daha senin ağzından ‘’Çeşar azametiyle şöyle buyurdu’’ lafını duymayayım, yoksa vallahi seni yeni hançer kabzasıyla tepelerim. Azamet bir Allah’a mahsustur.’’
‘’Ben arabaya binmem. Biz Osmanlıyız. Bizim adetimiz küheylanlara binip, cirit oynayıp gazaya gitmektir. Bizim İstanbul’da böyle arabalara avratlar biner. Bize lazım değildir.’’
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.