Başkalarının size dayattıkları bahtsızlıklara boyun eğerseniz, aslinda o bahtsızlığı kendi elinizle hazırlamış olursunuz ve bu tahammül ve boyun eğme yüzünden kendiniz cezalandırılırsınız.
Siz kılıcınızı buraya (boğazını göstererek) dayasanız ve ben boğazımdan bir nefesten fazlasının çıkmayacağını hissetsem, ben o son nefesi "sessiz" vermeyeceğim. Bilakis, büyük dostum Muhammed'den duyduğum hakkı söylemek için vereceğim.
Dünyanın bugünkü tezadını halletmede bizim yanlışımız, mülhit mücahitleri mümin oturanlar ile kıyaslamamız ve meseleyi çözmekten âciz kalmamızdı. Bu ölçme mantık olarak yanlıştır. Mülhit mücahitler mümin mücahitler ile kıyaslanmalı. O zaman bir mücahit mülhit de zaten itiraf edecektir ki halkın kurtuluşu yolunda canı infak ve kendini îsâr etmek için Allah’a iman, daha uygun bir dünyagörüşü ve daha mantıklı bir altyapıdır. Çünkü dünyayı duygu, şuur, hesap ve mantık sahibi olarak ve kendini bu varlıkta kaybolmayan zevalsiz bir eylem olarak gören bir mümin, Allah’tan ve meâddan aldığı güçle kendi sorumluluğu yolunda ve halkın hayatı için ölümü öyle doğal ve kolay anlar ki onu seçerken bir kahramanlık duygusuna bile kapılmaz ve ölümle karşılaşmayı kahramanlığa ihtiyaç duyulacak bir şeyden daha değersiz görür.
Biliyorum ki bilinçli ve sorumlu müminler arasındaki bir şehit, tıpkı namaz kılar gibi can verir!