Birbirimizi öldüreceğimizi bilmiyorduk bu sabah. Ateş ederken bütün tanklardan, tankların içindeki her insandan nefret ettiğimi düşünüyordum ben. Ya bu Alman? Bu Alman nereye yöneltmişti nefretini?
İnsan bir kez gelir bu dünyaya. Bir kez geldiğine göre elinden geldiğince uzun yaşamaya bakmalıdır. Bana sorarsanız, teğmen, savaşlar solucanlara yem çıksın diye yapılmaz. Size bir çelişki gibi gelebilir ama savaşın asıl amacı ölümden kaçınmaktır.
Kış gecelerinin güzelliğini bir bilsen, Kazymov. Dışarıda kar yağar, sen sıcacık bir odada, lambanın altında oturur kitap okursun. Annen mutfakta birşeyler yapıyordur... Benim hoşuma giden de budur işte.
Buradaki her şey, savaşın gidişine ve milyonlarca insanın yaşamına yön veren adamın varlığıyla doluydu. Milyonlarca kişi, bilinçli bir inançla, o adam için ölmeye, aç kalmaya, acı çekmeye boyun eğer, bir gülüşünü, kürsüden bir el sallayışını görseler mutlu olur, neşeyle gülüp, çoşkunlukla haykırırlardı. Herkesin çok iyi tanıdığı, kesin ve etkileyici bir tını olan Stalîn adı, artık bir tek insana ait değildi sanki ; gene de, evrensel olanı yapabilecek, umut ve inancı simgeleyen tek bir varlık, bir tek kişiydi o.
"Demek Stalingrad'a gidiyoruz, Teğmen Yoldaş" diye söylendi. "Duyduğuma göre gerçek bir kıyma makinesiymiş o cephe.Siz korkmuyor musunuz, Teğmen Yoldaş?"