Sığınmacı Çocuk

Benjamin Zephaniah
Sistem adil değil. Senden daha masum biri yok, ama gördüğün şu muameleye bak. Dünyanın her yerinde suçlular var. Diktatörlükle demokrasi arasındaki fark şu: Demokrasilerde suçlular halkın oyuyla seçiliyor."
Her gün sokaklarda patlayan bombalar, bitmek bilmeyen savaşlar, açlık ve dağılıp giden yuvalar... Hiç ayrılmayacağımızı sandığımız evlerimizden, komşularımızdan koparılmayacağımızın bir garantisini bulamıyoruz. Kapitalizm çarkının hızla döndüğü bu dünyada birer kurban olabiliyoruz ve tüm bunları belirleyen de siyasetçilerin dudakları arasında patlayan kelimeler oluveriyor. Sığamıyoruz kendi ülkemize ve sığınmak zorunda bırakılıyoruz dilini bilmediğimiz, kültürüne yabancı olduğumuz topraklara. Bi umut besliyoruz; gittiğimiz yerde insanca yaşamanın umudunu... O topraklar da kabul etmiyor bizi, adımız "mülteci"ye çıkıyor. Halbuki insan kisvesinden başka yükümüz var mı omuzlarımızda? Bir çığlık yeter mi sesimizi duyurmaya? Bir çığlık bin çığlık olur da insanca yaşamı sunar mı bizlere?
Reklam
"Gerçek erkekler ağlarlar, gerçek erkeklerin duyguları vardır. Duygusuz yaşayan bir erkek gerçek bir erkek değildir. Kılları bile kıpırdamadan insanları öldürebilenler korkaklardır. Gerçek erkekler duygulanır, gerçek erkekler ağlar."
Korkusuz bir Afrikalı savaşçı, güçlü kudretli zengin bir adam, büyük bir avcı olmanı değil, yanlızca iyi bir insan olmanı istiyoruz. Bunu hiç unutma olur mu?
Sistem adil değil. Senden daha masum biri yok, ama gördüğün şu muameleye bak. Dünyanın her yerinde suçlular var. Diktatörlükle demokrasi arasındaki fark şu: Demokrasilerde suçlular halkın oyuyla seçiliyor."
Criminals are all over the world but the big difference between a dictatorship and a democracy is that in a democracy the criminals are voted in.
Reklam
"Bu gezegen herkes için. Sınırların kimseye yararı yok. Mesele özgürlük."
Sayfa 191
"Gerçek erkekler ağlarlar, gerçek erkeklerin duyguları vardır. Duygusuz yaşayan bir erkek gerçek bir erkek değildir. Kılları bile kıpırdamadan insanları öldürebilenler korkaklardır. Gerçek erkekler duygulanır, gerçek erkekler ağlar."
He watched their faces, wondering if these were really the happiest people in the land; he wondered whether the Queen would also visit the homeless man that had been beaten when she was returning to the palace.
Reklam
You know, these people are rubbish. Let me tell you something – they love to fight, yes, but these people are not fighting for land, they are not fighting for justice or their beliefs, these stupid boys are fighting for chips. Why should I stay here with them?’
What kind of a refugee are you? And what are you scared of?
"Sistem adil değil. Senden daha masum biri yok, ama gördüğün şu muameleye bak. Dünyanın her yerinde suçlular var. Diktatörlükle demokrasi arasındaki fark şu: Demokrasilerde suçlular halkın oyuyla seçiliyor."
The Italian army invaded Eritrea in 1882, and then in 1935 they entered Ethiopia Unable to conquer the country, they were soon chased out, but they left behind tanks, unexploded bombs and spaghetti.
Her gün sokaklarda patlayan bombalar, bitmek bilmeyen savaşlar, açlık ve dağılıp giden yuvalar... Hiç ayrılmayacağımızı sandığımız evlerimizden, komşularımızdan koparılmayacağımızın bir garantisini bulamıyoruz. Kapitalizm çarkının hızla döndüğü bu dünyada birer kurban olabiliyoruz ve tüm bunları belirleyen de siyasetçilerin dudakları arasında patlayan kelimeler oluveriyor. Sığamıyoruz kendi ülkemize ve sığınmak zorunda bırakılıyoruz dilini bilmediğimiz, kültürüne yabancı olduğumuz topraklara. Bi umut besliyoruz; gittiğimiz yerde insanca yaşamanın umudunu... O topraklar da kabul etmiyor bizi, adımız "mülteci"ye çıkıyor. Halbuki insan kisvesinden başka yükümüz var mı omuzlarımızda? Bir çığlık yeter mi sesimizi duyurmaya? Bir çığlık bin çığlık olur da insanca yaşamı sunar mı bizlere?