Şiir bize daha dayanıklı, daha az dünyevi bir imparatorluk için insani duygular olan aşkın, cinselliğin, ölümün ve üremenin dünyasını bırakmamız gerektiğini söyler.
Çoğu şiirin gerçekte özgün bir bağlamı yoktur, ne de olsa resmettikleri deneyimler sadece hayalidir. Zaten gerçeklerle yola çıkmazlar. Shakespeare'in bir çalılık üzerinde deliye dönerek, çıplak bir halde insanı korkuya düşüren biçimde hain kızlarına lanet okuyup okumadığı hakkında hiçbir fikrimiz yoktur ve eleştirel bir açıdan bakıldığında bunu yapıp yapmamasının önemi yoktur.
Buradaki imaya göre şairler, kendilerinin ortak ahlaki kısıtlamalardan azade olduklarına inanıyorlardır. Ben merkezli bir his kültü kendi ihtiyaçlarını ötekilerin istekIerinin üzerine yerleştirir ve bunu kabul ederkenki naiflikleri onların ahlaki gelişmemişliğinin bir parçasıdır. Onların çok övünülen duyarlıkları bu yüzden bir tür duygusuzluktur.