"El değmemiş bahçeden ırkım ahlak dererken
Vatan aşkı imanla gönülde sulanacak.
Kendini kaybetmiş Türk, kendisini ararken
Ve ufuktan Türk-İslam Güneşi parlayacak"
O günler ne günlerdi; o devir ne devirdi,
Bu dünya küçücüktü, kır atla gezilirdi.
Türklüğün şahlandı imanı denilince,
Kan dalgalarında ürperme sezilirdi…
DÂVA
İmansız zumreyi yokluk kemirir,
Ezelden ebede her var bizimdir.
Kanundur: zamanı, zaman devirir,
Zamanı kuşatan yer var bizimdir.
Azmimiz kırılmaz kaderle, yasla,
Ümidin güldüğü diyar bizimdir.
Fena da ölümden korkmayız asla,
Ölümün öldüğü diyar bizimdir.
Maddeye tapmayız, ezelden geldik,
Her şeyi kuşatan ebed bizimdir.
Çirkini sevmeyiz, güzelden geldik,
Arkadaş, son zafer elbet bizimdir.
Bu dâva özüdür İslâmiyet'in,
Bu dâva güneşi, mazlum milletin,
Bu dâva, her şeyden, her şeyden çetin,
Bu yolda dert, hüzün, gurbet bizimdir.
Tuna neden köpürmüş, Kırım neden inliyor?
Nerde parlayan kılıç, nerde o akıncı
Şimdi Hazar uzaktan feryâdımı dinliyor
Ayrıldı mı Kafkaslar yurdumdan ilelebed?
Nerde bütün Türkeli, Taşkent, Buhara nerde?
Müslüman - Türk ülkesi Büyük Mâvera nerde?
Asya'yı, Avrupa'yı titreten nârâ nerde?
Vatan parçalanınca yüzümüz gülmez elbet.
Yüce İslâm âlemi, boyun eğmiş Haçlıya,
Vicdanı yosunluya, elleri kırbaçlıya,
Zaman hasret duyuyor başı hilâl taçlıya,
Nerede kaldı tarih, nerde bizdeki heybet.
Mutlu oluruz sandık «Dünya»> denen bu yerde, Hayaller tuz-buz oldu, başımız girdi derde. Binlerce «dün» ve «bugün»> böyle akıp gider de Mutluluk at koşturur nedense hep ilerde!