Uzun bir süredir herhangi bir macera serisini okumamıştım. Ruhumu daha dinç hissedebilmek için kendimi bazen bir kitap serisinin akıntısına bırakıyorum. Uzun bir süreden sonra akıntıya kapilmanin vaktinin geldiğini hissettim ve daha önce kısa bir öyküsünü okumuş olduğum Kara Kule serisine başladım.
İlk kitap, Silahşör, Gileadlı Roland'ın siyahlı adamın peşinden gitmesiyle başlıyor. Kitabın ortasına kadar bunun bir öncesi olmalı demekle geçti. Sonlara doğru bazı şeylerin cevabını da alıyoruz kitapta, silahşör nasıl silahşör oldu, karakterini vs. Silahşörün yürüdüğü, susadığı, açıktığı, hissettiği her şeyi ben de yaşamışım gibi hissettim okurken. Bu tarz kitaplarda en sevdiğim şey de bu, herhangi bir şeyin matematiğini yapmadan kendini sadece kitabın akışına bırakmak.
Biraz heyecan hissetmek isteyenlere önerebileceğim bir kitap, serinin diğer kitaplarının da böyle akıcı gecmesini umut ediyorum. Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim.