Portreler

Silik Fotoğraflar

M. Orhan Okay

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
İkinci Dünya Savaşı Sonrası Almanya Bir Türk talebe Gözünden (1954)
İkinci Dünya Savaşı'ndan mağlup ve yıkılarak çıkmış adeta yeniden doğmakta olan Almanya'sı hakkında dikkate değer gözlemlerini yazıyordu. Henüz hiçbir Türk işçisinin bulunmadığı Almanya'da demokrasi, seçimler, partiler, bir milletin yeniden dirilme iradesi, üniversite hayatı ve kendi projeleri üzerine. O sırada 21 yaşında olan Şinasi'nin (Tekin) bu mektubundan bazı satırlarını buraya almak isterim: "Amerikalıları taklit hastalığına aşağı tabaka tutulmuş, aklı başında ciddi kişiler bu hastalığa karşı çok kuvvetli Yani aydın kişiler... Üstün ırk iddiaları! Ne diyeyim? Bir insan fevkalade bir şey yaparsa elbet insani zaaflara kapılır, kendisini över. Azizim bu millet yoktan mucize yaratıyor. Övünmek onun hakkıdır. Bir şartla: Başkalarını küçümsememek, onlara hakaret etmemek! Hitler Almanyasında olduğu gibi" "Harbin bitiminden 9 yıl geçmesine rağmen harabelere dönmüş şehirler var. Berlin! Gözün görebildiği kadar yıkıntı, gece gündüz, söz gelimi değil, kendi gözlerimle gördüm işçilerin ışık altında çalıştıklarını."
Sayfa 188Kitabı okudu
Ebu Hanife birgün bir öğrencisiyle Bağdat sokaklarında dolaşırken, bir kenarda oynayan iki çocuktan biri diğerine İmam'ı göstererek demiş ki: "Bak bu amca var ya! O geceleri hiç uyumaz, hep okur ve ibâdet edermiş." Bunu işiten İmam-ı Azam talebesine dönmüş ve "Bak" demiş, "Ya Ebâ Yusuf, insanlar bizi nasıl görmek istiyor? Öyleyse onların gör mek istedikleri gibi olalım."
Sayfa 302Kitabı okudu
Reklam
Hocam Nurettin Topçu bana yazdığı mektubunda şöyle diyordu; "Sana yüreğini sızlatacak bir haber vereceğim. Rahmi Eray'ı kaybettik. Âni olarak bir kalb damarının tıkanmasıyla vefat etti. Yüreğimiz yandı... Şu vefasız hayatta ye'sin, derdin, cefanın da safası yok. Hem Allah'tan başkasının gerçek var olmadığı bu âlemde neye küsüp neye yanalım?"
... Nihad Sami'nin (Banarlı) babası İlyas Sami, Birinci Dünya ve İstiklâl Savaşı yıllarında Trabzon'da Pontus devletinin kurulmasını engelleyecek mücadeleler yapmış, o da babası gibi (Emin Hilmi Efendi) şair olmakla beraber divan tarzından ziyade Namık Kemâl'in izinden gitmiş. "Gelin ey ehl-i vatan biz yeniden nâm alalım Dâr-ı ukbâya şehadetle gidip kâm alalım" mısraları da bu vatanperver babanındır. Nihad Sami Bey kendi ifadesiyle bu mutasavvıf divan şairi dedenin torunu ve hamiyyetli mülkiye amiri ve vatan şairi bir babanın oğludur. Onun da aruz ve heceyle yazılmış şiirleri vardır.
Sayfa 150Kitabı okudu
Abdulaziz Bekkine hakkında
Abdülaziz Efendi, Hasib Efendi kadar yumuşak olmamakla beraber, asık suratlı bir insan da değildi. Cemiye tin durumundan, Müslümanların aczinden ve zaaflarından son derece mustarip olan bu zat, günlük hayatında çok defa mütebesşimdi. Ufak tefek şakalar yapar, yakınlarına takılmayı severdi. Hafif eğik orta boylu, kısa, seyrek, kırmızıya çalan kahverengi sakallı, mavi gözlüydü. Gözlerinin içi parlayarak gülmesine, ilk defa karşılaştığım andan itibaren sık sık şahit oldum. Bir defa elinde bir zembille amcamın Çarşamba'daki helvacı dükkânına gelmiş ve tezgâhta duran amcamın oğlu Hasan'a "At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin" türküsünü mırıldanarak takılmıştı. *** Abdülaziz Efendi'nin bir hususiyeti de her yaşta, her seviyede ve her sınıftan insanlarla çok kolay bir şekilde diyalog kurabilmesiydi. Bu yüzden evine her çeşit insan gelmişti. Bir defasında da bir arkadaşımız, Burhan Pandul, şifa ümidiyle, alkolik bir adamı kendisine getirmek için izin isteyin ce "Buraya her çeşit insanı getirebilirsiniz, yalnız kibirli olmasın, çünkü kibirli insan şeytana satılmış demektir" demişti.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.