Simülakrlar ve Simülasyon

Jean Baudrillard
. Sanat öldü, yalnızca eleştirel aşkınlığı ortadan kalktığı için değil, aynı zamanda kendi yapısından ayrılamaz bir estetiğin tümüyle aşıladığı gerçekliğin kendisi de kendi imgesiyle karıştırıldığı için öldü. Gerçekliğin artık gerçekliğin görünümünü almaya zamanı yoktur. Artık kurgunun ötesine bile geçemiyor: Her rüyayı, daha rüya görünümüne bürünmeden yakalıyor. . . .
Herkes kendi tepkisizliğinin içine gömülmüştür. Bu, tıkanmış evrende yaşandığını haber veren bir biçimdir. Duyarsız ve tıkanmış bir evren. Duyarsızlaştırılmış ve patlama aşamasına gelmiş bir evren
Reklam
Bizler bir senaryoya indirgenmiş toplumsalın hayatı kaymış okuyucularına benziyoruz.
224 syf.
·
Puan vermedi
Baudrillard'ın üst yapı eleştirisi
Yazarın okuduğum ilk kitabı ve herhangi bir yazarın tek kitabı üzerinden yorumlamak, yazarın perspektifini, bilgi kuramını, dünyasını anlayabilmede ciddi kısıtlamalar yaratır. Bu kısıta rağmen, marx’ın yabancılaşma kuramının çeşitli biçimleri (emek-insan-doğa) üzerinden kurduğu insana aykırı ilişkilerin, Baudrillard medya, yazılı/görsel basın, filmlerin eleştirileri üzerinden temellendirdiği bir eser yaratmış. Tarihsel devinimler/gelişimler; somut olanla-ütopizmin, bilimle-bilim kurgunun, gerçekle-‘gerçeküstülüğün’ arasındaki o ince çizgide bilimsel yöntemle mekik dokuyan insanlığın çabasıyla gerçekleşmiştir. Bu bağlamda bu çizginin nesnel yorumu ve sapmalara karşı eleştirisi anlamında oldukça yararlı bir eserdir. Kapitalizmin çeşitli ideolojik araçları, toplumun esas meselelerinden platform kaydırarak sanal, yüzeysel konu ve biçimlere yönelmemizi sağlar. Sorunları ele aldığında da, kaynağını sistemin kendisinde değil münferit bir anındaki olaya/fikre/kuruma ya da insana bağlayarak, bilinçlerimizi flulaştırır, mücadeleye dair hedeflerimizi muğlak kılar. Dayatılan çok yönlü taarruzun panzehiri yaşamın her alanında gerçek/devrimci alternatifi üretebilmekten geçer. Yazarın bu kitabı (ideolojik ve siyasal bakımından bazı konularda fikir farklılığım olsa da ve kitapta daha somut toplumsal meseleler üzerinden betimleme yapılması gerektiğine düşünsem de) ele aldığı konularda kapitalizmin yarattığı gerçek ile görünen arasındaki tezatlığa ışık tutmaktadır. İyi okumalar
Simülakrlar ve Simülasyon
Simülakrlar ve SimülasyonJean Baudrillard · Doğu-Batı Yayınları · 2014954 okunma
Reklam
Artık olup biten olayların gerçeğin kendisi gibi algılanmasını sağlayan bir sahne ya da asgari bir ilüzyon olayından söz edebilmek olanaksızdır. Şili, Biafra, boat people, ya da Polonya kimin umurundadır? Bütün bunlar bir televizyon ekranı üzerinde yok olup giden görüntülerden ibaret olaylardır. Artık hiçbir sonuca yol açmayan olaylar (ve sonuç vermeyen kuramlar) çağında yaşıyoruz.
. Medyayı sanki dış yörüngede, gerçeğin hipergerçeğe dönüşümünü kontrol eden bir tür genetik kodmuş gibi düşünmeliyiz. . . .
İktidar (ya da onun yerini alan şey) artık Üniversiteye inanmamaktadır. Sonuç olarak bu kurumu belli bir yaş grubuna ait insanı denetim ve gözaltında bulundurduğu bir yer olarak görmektedir. Aralarında bir seçim yapmaya kalkışmasının bir anlamı yoktur, çünkü iktidar seçkinlerini başka yerlerden seçmekte ya da başka şekilde arayıp bulmaktadır.
İktidar artık iktidarı elinden kaçırmıştır. Bundan böyle bilimsel içerik ve siyasi yapılanmadan yoksun bir üniversite boşlukta sürüklenmeye mahkumdur (aksi takdirde onun da kendine bir yön verebilmekten aciz, yapay bir yaşam mücadelesi veren kışlalar ve tiyatrolar gibi bir makine simülakrını yöneten arkaik bir feodal düzene dönüştüğü söylenebilir).
Reklam
Eskiden İnsanı ayrıcalıklı kılan şey bilinç tekelini elinde tutmasıyken, bugün bilinçaltı tekelini elinde tutmasıdır.
Eskiden sessizliğe mahkum ettiğimiz insanları bugün "konuşmaya" mahkum ediyoruz. Doğal olarak "farklı" şeyler söylüyor, ancak bu işi gündemi belirleyen "farklılığa" uygun bir şekilde yapıyoruz, tıpkı eskiden Aklın gündemi belirlemesi gibi. Bunda şaşıracak bir şey yok, çünkü düzende bir değişiklik yok. Aklın emperyalizminden sonra sıra farklılığın neo-emperyalizmine geldi.
Yük hayvanı olup insanlar için çalıştılar. Deney hayvanı olup bilimin sorularını yanıtlamaya zorlandılar. Tüketim hayvanı olup sınai ete dönüştüler. Psikolojik rahatsızlıkları fizyolojik hastalıklara yol açan hayvanlar olarak bugün bu "psikoloji" terminolojisini bilmek ve kendi psikolojik yapıları ve bilinçaltlarındaki kötülüklerin hesabını vermek durumundalar. Bizim başımıza gelenler onların başına bütün bu işlerin açılmasına neden oldu. Bizim yazgımız hayvanlarınkinden hiç farklı olmadı. Bu olay, ayrıcalıklı bir varlık olarak İnsanın Hayvandan üstün olduğunu kabul ettirmeye çalışan İnsan Aklını bozguna uğratan acı bir intikamdır.
Psikolojik rahatsızlıkların hayvanlarda fizyolojik hastalıklara yol açması gibi olağanüstü bir buluş yapılmıştır. Farelerde, domuzlarda, tavuklarda kanser, mide ülseri ve kalp damar pıhtılaşmasına bağlı enfarktüsler görülmektedir! Araştırmanın yazarı sonuç olarak tek çözümün hayvanların daha büyük alanlara taşınması olduğunu söylemektedir.
Labratuvarlarda ya da füzelerde hayvanlardan gene böylesine vahşi bir şekilde yararlanır, onları kötü emellerimize alet edip elektrotlar ve ameliyat bıçaklarıyla tehdit ederken kendilerine zorla itiraf ettirmeye çalıştığımız şey nedir?
Resim