Sinema Felsefesine Giriş-Film Yapımı Felsefe

Serdar Öztürk

Quotes

See All
Yönetmen Jim Jarmusch’un bir keresinde söylediği gibi: “Politikada her şey hırs üzerine temellenmiş. Her şeyi mahvettik; örneğin Çernobil’den sonra insanlar nasıl olur da nükleer güç kullanmayı düşünebilirler! Sadece kendi hayatlarını düşündükleri için hiç aldırmıyorlar. Bir bakıma bu gezegen için her şey çok geçtir artık ve bana göre karşılıklı konuşmalar, birisiyle birlikte yürüyüşe çıkmak, bulutların üstümüzden kayıp gitmesi, ışığın bir ağacın yapraklarının üzerine düşmesi ya da oturup birbirleriyle karşılıklı sigara tüttürmek gibi en basit şeyler daha önemli hale gelmiştir.” Bu düşünce Jarmusch’un Paterson(2016)’undaki imajlara hakimdir.
Sayfa 206Kitabı okudu
Amour’un(Heneke) bize gösterdiği filmlerin felsefede tartışılan sabitlenmiş kavramları aşan boyutlarının olabileceğidir. Felsefede aşk, etik aşk, romantik aşk, karşılıklı aşk, güç yönelimli aşk gibi kavramlar altında incelenirken, bir filmin aşkın oluş biçimde evrilen halini, çelişkili durumunu ve bir sahnede iç içe geçmiş pek çok aşk türünü, en nihayetinde felsefeden taşan yönlerini görebilmemiz mümkündür. Film, bu durumda felsefedeki kavramların basit bir illüstrasyonu olamaz.
Reklam
Kafka nasıl majör bir dilin gramer kuralları içinde kırıklıklar, fay hatları, kekelemeler yaratarak minör bir edebiyatla geçmişten gelen molar çizgili dünyaya yanıt vermişse; Virginia Woolf, bilinç akışıyla yazdığı romanları ile hayatın kendisindeki tesadüfilikleri ve oluşu vurgulamışsa, Proust yatağa bağımlı bir hasta olmasına karşın belleğiyle geçmişteki deneyimlerini şimdiye farklı tarzda taşımaya çalışmışsa; o halde deneyim, bilimin, teknolojinin ve diğer molar çizgilerin tamamen dışında bir tecrübe alanı yaratmak anlamına gelmez. Deneyim molar çizgilerin içerisinde moleküler bir oluş haline geçecek kaçış hatlarıyla yolculuktur.
Sayfa 193Kitabı okudu
Aslında felsefede Heidegger’in “elde-altında-olmak” ve “elde-mevcut-olan” kavramları arasında yaptığı ayrım aşinalığın içeriğini kavramsal düzeyde anlamamıza katkı sağlayacak niteliktedir. Yanı başımızdaki varlıkları gördüğümüzü sanmamıza karşın aslında onlar gözden kaybolmuşlardır. Onlar günlük uğraşlarımız ve meşguliyetlerimiz altında hesaplayıcı bakışın nesneleri haline gelmişlerdir. El-altında-olan’ın elde-mevcut-olana dönüşmesi için Heidegger varlığın gösterişliliği, fark edilme ve direnme imkanlarını paylaşır. Bu hallerde varlık elde-mevcut-olana dönüşebilir.
Sayfa 182Kitabı okudu
Nietzsche hayata zar atımı olarak bakarken virtüelliklerin zar havadayken asla bilinemeyeceğini, zarın yere düşmesiyle o virtüelliklerden birisinin edimselleştiğini ancak onunda virtüelliğe, yani zarın havadaki geçmişine sıkı sıkıya bağlı olduğunu vurgular. Bu nedenle virtüel olanla edimsel olan kendine ait gerçekliğe sahiptir. Sinema işte bu farklı gerçekliklerin Kieslowski’nin Kör Talih (1987)’inde Van Dormael’in Bay Hiçkimse(2009)’inde olduğu gibi iç içe geçmiş tarzda yaptığında ve hangisinin gerçek hangisinin edimsel olduğu konusunda bizi kararsızlık içinde bıraktığında tam da Nietzsche felsefesiyle titreşime geçmiş demektir.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.