“Eskiden melankolik bir kişinin kapısını, sizde olmayan bir bilgelikten faydalanmak için çalardınız. Birçok sanatçı bundan, melankolik olmaktan hoşlanır. Melankolinin kaynağı bedensel sıvılardı ve bu da Şeytan'la, gezegenlerle ilintiliydi. Melankolik kişiler bizim öğrenebileceğimiz şeylere vakıftırlar. Benim teorim, beynin bilmememiz gereken, aksi takdirde delirmemize yol açacak şeyleri durmadan bir süzgeçten geçirip elediği yönünde. Beynin büyük kısmı süzgeç işlevi görüyor.”
Sayfa 276 - Agora Kitaplığı 485, Türkçesi: Selim Özgül
Genelde, filmlerimin nasıl karşılanacağından korkmuyorum - benim açımdan başlangıç noktasıyla ilgili bir şey. Yaratma sürecinde duyulan korku önemlidir, fakat nihai bir çalışmadan duyulan korku kesinlikle amaca zarar verir.
benim açımdan bir filmde önemli olan, insanlara kendilerine anlatılmasını istemedikleri bir hikayeyi anlatmayı sağlayan kusursuz bir teknik kullanmaktır. Benim düşünceme göre, gerçek sanatın tanımı budur.
""Özlem, korku, ayni şey,"" diye araya girdi, tipik bir acelecilikle. "" Uçakların uçması beni dehşete düşürüyordu, fakat daha sonra bir defa bir uçağı uçurdum, büyüleyici bir deneyimdi. Korku ile büyülenme yan yana gidiyor