“İnsan bir şeylere ihtiyaç duymadığı sürece iyi bir yaşam sürdürebilir. Ama bu ihtiyaçları olmadan yaşayamıyorsa, en azından onları azaltmak, onları en aza indirgemek için nasıl bir yol izlemesi gerektiğini düşünmek, ruhunuza iyi gelir.”
Batıl inançlar, bağımlılıklar, bencil niyetler ve diğer kötü alışkanlıklar bizim doğamızda var. Biz kendimizi belli bir topluma ait olarak görürsek ve onun eleştirilerine maruz kalmaktan korkarsak köle gibi o toplumun saçma sapan alışkanlıklarına dâhil oluruz.
Ben kibirli falan değilim, aksine mütevazı biriyim ve tutkularıma asla kapılmam. Kapılmak da istemem. Ben hırs kölesideğilim ve bu özgürlüğümü dünyanın hiçbir hazinesine değişmem.
İnsan doğduğunda herhangi bir toplumun üyesi veya vatandaşı olmaz. Doğa, çocukları kendi özgürlüğüyle, bağımsızlığıyla, eşitliliğiyle ve üzerlerine tek bir sorumluluğu yükleyerek yaratıyor o da “insanın insana olan merhametidir.” İnsan yalnızca, kendisine herhangi bir yarar geleceğini hissettiği zaman, onun koruması altında olduğu zaman herhangi bir özel toplumun üyesi veya vatandaşı olur.
Dürüstlükle ilgili ahkâm kesen ama asla dürüst yaşamayan insanlara Diyojen "balalayka" lakabını takmıştı. "Sesiniz çok gür çıkıyor," diyordu, "Ama içiniz bomboş ve konuştuklarının hiçbir anlamı yok!"
Başka insanların ne diyeceğini düşünmemen lazım, çünkü bu dünyaya ait söylentiler deniz dalgası gibidir, değişebilir. Eğer kafana taktığın bir şeyi düşünüp durur, ona göre değişirsen, kimseye yaranamazsın, ne kendine ne de başkalarına faydalı olabilirsin.