Mizah zeka ürünüdür ve bu kitap zekasını her sayfada hissettiren bir yazarla tanışmam için harika bir fırsattı.
Sır tutabilir misin'in benim için en çekici tarafı, son ana kadar hiçbir şeyden emin olamamamdı. Yazarın sağı solu belli olmuyordu ve bunu bana her satırda hissettiriyordu. Neredeyse kitabın ortasına kadar klişe bir hikaye mi okuyorum yoksa buna mı inandırılıyorum diye tetikte kaldım.Belki de ben klişe okumaya fazla alıştırılmıştım, beklentimi daha ileri taşıyamadım. Ama yazardan her an sağlı sollu tokat yeme ihtimalini hissettiğimden asla rehavete kapılmadım. Güzel bir duyguydu. Tetikte bırakılmayı sevdim. Kurgudan baştan sıkılmamayı sevdim. Ve yazarın tercih ettiği zaman dilini garipsemiş olsam da çabuk alıştım ve bir süre sonra artık fark bile etmedim.
Kitaptaki her karakter, her olay ve kurgunun kendisi çok sevimliydi. Fazlasıyla yakınlaşılan bir yabancının ertesi gün hayatın tam ortasına sürpriz bir şekilde düşüvermesi klişesini kendi hapishanelerimizin taşlarına dönüştürdüğümüz sırlarımızla öyle güzel bütünleştirdi ki, klişe bu felsefi sorgulamanın yanıbaşında kaybolup gitti.
Yazarın diğer kitaplarında da bu asgari kaliteyi yakalayacağıma eminim çünkü aslında bu nitelikler tamamen yazarın hayata bakışının ipuçları. Bunları diğer kurgularında ne şekilde işlediğini görmek ilginç olacak.