Ben çocukken elektrikler sık sık kesilirdi. O zaman ki evlerde bi çekmece dolusu mum olurdu. Neredeyse iki günde bir elektrik kesilir, mumlar yakılırdı. Hatırlıyorum, huşuyla uzanırdım annemin dizine. Annem gençti ama bilirdi uydururdu bir sürü masal. Anlatırdı hep mum ışığının korkunç huzuru içimizi ürpertirken. Her masalın sonu mutluluğa uzanırdı. Ben daha çocuktum, inanırdım masallara. O son anlattığı masaldaki gibi kahraman olacağım prenses için bir an önce büyümek isterdim heyecanla. Belki mum ışığından, belki anne dizinden, belki de masaldan, bilmiyorum ama hep duygusal bir insandım
gizliden gizliye. Büyüdüm ve gördüm. Ben kahraman olamam. Çünkü; prenseslerin elektriği hiç kesilmemiş.
Bana göre gece, gündüzden daha güzel, daha aydın. Gündüz gördüklerimi, gece görmek istediklerimi görüyorum. Gündüzleri anneler görüyorum her çocuğun yanı başında, gece olunca annemi görüyorum başucumda. Güneş doğuyor, annem tekrar ve tekrar ölüyor.
İHTİYAR
Anıların da bakiyesi tükenir diye tedirgin düşüncelerim
Şimdi sakin bir sandalyede dolduruyorum vademi
Şimdiden elveda!
Erkeni geçi yok bu işin!
Gidilecekse, çözüm gitmemek dahi olmuyor
Olmayınca dur bile diyemiyorsun kendine
Kaçacak yer yok bu dipsiz topraktan başka
Şimdi gömsem başımı annemin göğsüne, ağlasam
Kurutsam düşümü...
Durmuyor elvedanın rutubeti içerde
Akıyor bir elveda, yağıyor bir elveda
Çok yaşamak değil
Çok daha sevebilmek, hiç yapamadığım kadar
İşte ona vakit kalmıyor ya
İhtiyar kendine kızıyor
Gecikmişliklerini anıyor birer birer