"Kimsenin okumak istemediği bir kitap kadar yalnız hissediyordum. Kimsenin gitmediği bir şehir kadar ıssız, kimsenim fark etmediği bir yıldız kadar sönük..."
Yaptığınız bir kaza sonrası hem annenizi hem de birinin en sevdiğinin canını aldığınızı düşünün. Daha sonra katil kelimesiyle damgalandığınızı ve sevdiğinin canını aldığınız adamla yan yana kalmak zorunda olduğunuzu. Hatta o adamın size türlü psikolojik baskısına maruz kaldığınızı ama bir an bile olsun kaçamadığınızı.
İşte böyle hisler içinde bir kayboluşun masalıydı Siyah Kar. Bir kitabı okurken mutlaka bir duygu ağır basar okuyucuya. Beni bu kitabı okurken kendisine hapseden duygu sinirdi. Ciddi anlamda sinirlendim, öfkelendim. Baş karakter olan Eylül'ün her şeye sessiz kalması, durumu kabullenmesi beni son derece öfkelendirdi. Levent'in Eylül'e davranışları da aynı şekilde. Ama sonrasında her şey dinginleşti. En azından ikisinin birbirine olan tutumları.
Kitap olaylarla doluydu. Okurken olay örgüsü içinde tahminler yürütebiliyorsunuz ama kitabın sonunda tüm tahminleriniz çöp oluyor. Beklemediğim bir sonla karşılaştım.
Kitabın anlatımını çok sevdim. Sadece olayların fazla olması biraz yordu. En azından olaydan çok kısacık bile olsa mutlu oldukları okumak isterdim. Onun dışında betimlemeler ve karakterlerin duygularının yansıtılması çok iyiydi.
Rahatlıkla okuyabileceğiniz dolu dolu bir kitap. Ben onca sinire rağmen keyifle okudum. Eminim sizde okursunuz.