Kur'an, kalbi, '' insanın gerçek benliği, ölümsüz hakikati ve ölümsüzü yakalayan fark ediş, eriş ve seziş kudreti'' olarak tanıtmaktadır. Bu kalp, duyular-üstü idrakin biricik aleti olarak mutlak hakikatle doğrudan doğruya temasın da tek aracıdır. Bu yüzden Kur'an, bu alet ve araç bakımından yetersiz kalanların kendisini anlamayacaklarına dikkat çekmektedir: '' Hiç kuşkusuz bunda, kalbi olan yahut tam bir tanık olarak kulak veren için mutlak bir öğüt vardır.'' (Kaf/37) '' Pekiyi bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?'' ( Muhammed/24)
Çünkü realiteyi görmeyi engelleyen körlük, kafa gözlerinin körlüğü değil, kalplerin körlüğüdür. '' .... şu bir gerçek ki, kafadaki gözler kör olmaz, ama sinelerdeki kalpler kör olur.'' ( Hac/46)