Kadınların başlarını örtmeleriyle ilgili geleneğin çıkış noktası, İslam dininden çok öncelere gitmektedir. Sümerlerde "kutsal fahişe"lerin sokak kadınlarından ayrılmaları için başlarını örtmeleri zorunluydu. Daha sonra evli ve dul kadınlar da bu sınıfa sokuldu ve bu gelenek önce Museviliğe sonra Hıristiyanlığa girdi. Rahibeler kendilerini belli etmek için kara bir çarşaf giyiyorlardı. Dindar kişiler de kiliseye ya da sinagoga girerken başlarını örtüyorlardı. Müslümanlıkta bu kural, "özgür kadınlar"ın yine Müslüman olan cariyelerden ayırt edilmesi amacıyla, İslam dininin doğuşundan on beş yıl sonra konuldu. Üçgen biçiminde bağlanan İran kökenli türban ise, İran'da Müslümanlıktan önce var olan Zerdüşt dininin bir uzantısıydı ve Zerdüşt rahibelerinin başlarını kapama biçimini yansıtıyordu.
Freud'a göre, "insan güçlü bir önder tarafından yönetilen güçlü bir grup içinde olmak isteyen düzensiz bir hayvandır". Birey, önderi "yüceltirken" kendisini "yetersiz" olarak algılar.
Bir kere, terörist genellikle kendisini bir "saldırgan"dan çok bir "kurban" olarak algılar. Şiddetin asıl sorumlusunun "düşman" olduğunu; şiddet eyleminin bireysel bir "tercih" değil, tarihsel bir "zorunluluk" olduğunu düşünür. Kendi özgür iradesi dışında, yüce bir otoritenin askeri olarak hareket ettiğine inanır. Yoldaşları öldürüldüğü ya da tutuklandığı zaman, kendisini yaşadığı ve özgür olduğu için "suçlu" hissedebilir.