Hz. Peygamber’i doğru anlama ve anlatma çabasında nereden başlanabileceğinden öte, imanın pratikteki karşılığı olan “ahlak”la ilgili olması hasebiyle “nasıl bir peygambere inanıyoruz” sorusuna cevapla da ilgilendiğimizi belirtmeliyiz. Zira bugün Müslüman zihin-eylem dünyasında yaşanan en büyük sıkıntı ibadet eksikliği değil, ahlaki yoksunluktur. Namaz, oruç, zekat, hac... tamamen şekle indirgenmiş ve asıl ulaşılmak istenilen ve nebevi görevlendirmenin de gerekçesi olan “güzel ahlak”a bir türlü gelinememiştir.. ”
İşte biz, bu mütevazı çalışmamızla bugünkü siyer araştırmalarına geçmişten bugüne kadarki süreci de göz önüne alarak bir çerçeve plan sunmak hedefindeyiz. Bu çerçeve planın içerisinde sadece “siyer yazıcılığı”nın olmadığını, bilakis onu doğru anlama ve anlatma idealinin girizgahı konumunda olan “Hz. Peygamber’i anlam çabası”nın da olduğunun altını çizmeliyiz.
Allah adına insanların kafa kestiği,ölenin de öldürenin de tekbir getirdiği bir dünyada nebevi misyonun doğru anlaşılması,aslında sadece dini yaşam modeli değil,aynı zamanda ümmetin de var olma savaşının neticesini belirleyecek olan tarihi bir ödevdir.
Netice itibariyle Hz. Muhammed, ne şiddet yanlısı, savaş meraklısı biri,ne de pasif direniş gösteren bir liderdir. Hz. Peygamber, inananlarına gerektiğinde saldırmayı, gerektiğinde barış yapmayı emretmiş;ama hiçbir zaman ahlaki şartların zorlanmasını emretmemiştir.
Oysaki dünya çapında ses getirecek "modellik" vasfına uygun gerçek manada sünnetler vardır ve yapılması gereken sadece bunu insanlık âlemine sunmaktan ibarettir. Bu çerçevede Hz. Peygamber'in kendisine eziyet eden, hakaret eden, işkence eden insanları affettiği gününün (Fetih) miladî karşılığı olan 11 Ocak gününün "Dünya Affetme Günü" olarak tescillenmesi mi yoksa misvakın sağ elle kullanılması mı doğru bir "unutulan sünnet" olduğuna karar vermeliyiz.
Hz. Peygamber’i doğru anlama ve anlatma çabasında nereden başlanabileceğinden öte, imanın pratikteki karşılığı olan “ahlak”la ilgili olması hasebiyle “nasıl bir peygambere inanıyoruz” sorusuna cevapla da ilgilendiğimizi belirtmeliyiz. Zira bugün Müslüman zihin-eylem dünyasında yaşanan en büyük sıkıntı ibadet eksikliği değil, ahlaki yoksunluktur. Namaz, oruç, zekat, hac... tamamen şekle indirgenmiş ve asıl ulaşılmak istenilen ve nebevi görevlendirmenin de gerekçesi olan “güzel ahlak”a bir türlü gelinememiştir.. ”
İşte biz, bu mütevazı çalışmamızla bugünkü siyer araştırmalarına geçmişten bugüne kadarki süreci de göz önüne alarak bir çerçeve plan sunmak hedefindeyiz. Bu çerçeve planın içerisinde sadece “siyer yazıcılığı”nın olmadığını, bilakis onu doğru anlama ve anlatma idealinin girizgahı konumunda olan “Hz. Peygamber’i anlam çabası”nın da olduğunun altını çizmeliyiz.