Bazen İsmail ağabey ile Ankara'da bazen İstanbul'da ya da Mekke yolunda.. İsmail ağabey ile en son Şanlıurfa'da, tam da gözyaşlarımın aktığı sayfada, hep arkasında sanki bir gölgeymişim gibi.. ve kim olduğunu bilmediğim kişilerin hayatında. Yüzümdeki gülümseme ile, yoldaki heyecan, o son hikayelerdeki kalp kırıklığı ile.. türkülerin, şiirlerin ortasında, yani olabilecek en kısa zaman diliminde tüm duyguları hissederek okudum kitabı.
Bazen bir hikaye bitince durmak ve sindirmek istesenizde derin bir iç çekerek hemen arkasındaki yazıyı okumaya başlıyorsunuz. Belki İsmail Kılıçarslan'ı dinlemeyi sevdiğimden de olabilir kitabın beni bu denli etkilemesi, bilemiyorum. Ama mutlaka herkese Sokakta olmayı öneriyorum.
Beklemek nedir biliyor musunuz? Beklemek ruhu terbiye etmektir. Beklemek imtihandır. Yalan atıyorum. Bu buz kesen şehirde beklemek, kardır, tipidir, önce ayaklarınızı ardından cümle bedeninizi hissetmemektir
Sana, "bu mektubu sana yazıyorum" deyip duruyorum. Oysa ben bütün mektuplarımı sadece kendime yazıyorum. Zarfı da mazrufu da benim, bu bitmek bilmeyen bezginlik öyküsünün.