Sol, Sinizm, Pragmatizm

Tanıl Bora

Öne Çıkan Sol, Sinizm, Pragmatizm Gönderileri

Öne Çıkan Sol, Sinizm, Pragmatizm kitaplarını, öne çıkan Sol, Sinizm, Pragmatizm sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Sol, Sinizm, Pragmatizm yazarlarını, öne çıkan Sol, Sinizm, Pragmatizm yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
🌿Merhabalar🌿 #188501228 E-KİTAPLAR Telegram E-kitaplar t.me/Pdf100000kitapa... Sayfama gelip bu iletiyi okuyorsan, bence kitap önererek yorumunu da ekleyebilirsin, şimdiden teşekkürler 🙏🙏 Her öneri birbirinden değerli benim için🥰 Değerli önerilerinizden oluşan kitap listesi;
1984
1984
5️⃣
Bir şeyler paylaşacağın kimse kalmadığı zaman yoksulsun demektir.
Reklam
248 syf.
8/10 puan verdi
Cereyanların yazarı, son dönem Türk entelijansiyasının önemli isimlerinden Tanıl Bora'nın "sinizm" kavramı etrafında şekillenen, Sloterdijk'ten Nurettin Topçu'ya kadar geniş bir sosyalizm anlayışına atıfla yaptığı sol okumalarından derlenen yazılar. Büyük çoğunluğu 2000li yılların başında Birikim dergisinde yayınlanmış bu yazılar, günümüz solunun "Ahlaki prensipçiliğinin", günümüz sağının "Pragnatizm"i karşısında ne kadar aciz kaldığını "sinik" bir dille anlatıyor.
Sol, Sinizm, Pragmatizm
Sol, Sinizm, PragmatizmTanıl Bora · İletişim Yayınları · 201019 okunma
1970'li yıllarda, ortaokulun birinde bir devrimci yeniyetme, okul tuvaletinin musluklarını mahsus açık bırakıyordu, “sistemin krizi derinleşsin” kastıyla yapıyordu bunu. Dönemin devrimci sosyalist hareketinin coşkulu havası içinde, buna benzer eylemler o kadar acayip sayılmazdı. Dilenciye para vereni, yaralara yalandan merhem çalmak suretiyle “krizin derinleşmesini" önlemekle, böylece devrimi geciktirmekle itham edenler, musluk eylemcisi yeniyetmeden daha sık rastlanan karakterlerdi. Herhangi bir iyileştirici düzenlemeyi, en masum mikro ölçekte bile, reformizmle damgalama eğilimi yaygındı. Samimiyetle bağlanılan bir devrim tasavvurunun etkisi vardı bu eğilimin arkasında. Sistemin kendi çelişkilerinin dibe vurmasıyla çökeceğine dair bir tasavvur...
Fanon, iki ayrı istikamette irkiltir bizi. Birincisi; tarihsel-toplumsal olarak tefrik etmeksizin karalamanın bizzat bir şiddet edimi olabileceğini farkettirerek irkiltir. Şiddetin bir tanınma talebinin, insandan sayılma 'çağrısının' ifadesi olabileceğini hatırlatarak irkiltir. İkincisi; 'doğru' şiddeti güzeller, "kan ve hiddetle kurulmuş bağlar"ı cezbeyle tasvir ederken, irkiltir. Meşruluğunu tanımak ile rasyonalleştirmek ve güzellemek arasındaki fark, görmezden gelinecek gibi değildir. Fanon'a 'haksızlık' eden Arendt'e kulak vermek gereken noktadır bu; tekrarlarsak; tecavüze uğrayanın/mazlumun hiddet dolu intikam düşleri (dahası, bir anlığına da olsa onun yerine geçme düşleri) üzerine bir fikir, bir politika inşa etmek nereye götürür? Yine Arendt'in dikkat çektiği gibi, re-aksiyonun aksiyon yerini tutması politikayı felcetmez mi? Efendi-köle diyalektiğinin, şiddetle emek sürecini örtüştüren yorumu, doğal itkiyle politikayı özdeşleştirmeyi getirmiyor mudur beraberinde?
Fanon’a göre, Hegel’de efendi-köle ilişkisinin karşılıklılığına mukabil, sömürgeci efendinin köle tarafından tanınma gibi bir derdi yoktur; orada insan- insan arasında değil, insanla insan olmayan arasında bir mücadele söz konusudur.
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.