Son Menzil

Samiha Ayverdi

En Eski Son Menzil Sözleri ve Alıntıları

En Eski Son Menzil sözleri ve alıntılarını, en eski Son Menzil kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
O ki, şöhreti en ücrâ köşelere yayılmış bir ressamdı. O ki şerefli bir mevkiin hâsıl etmiş olduğu sıkı bir tâzim çemberi içinde yaşamaya alışmış bir adamdı. Farzımuhal bu zevklerini ve bağlandığı bütün kıymetleri terketse, bunların yerini ne ile dolduracaktı? Bu düşüncesine Okçu’nun sert ve kalın sesinin verdiği mûtat(alışılmış) cevâbı gene duyar gibi oldu "Aşk, kemal haddine varan bir ruhun en yüksek hazzıdır; o, her kaybı telâfi eder, her eksileni ikmal eder. Her şeyi bir eder, ağyârı(düşmanı) yâr eder."
-“Hiç şüphe etme ki her ziyânın altında ne kadar menfaatler vardır; her zahmetin sonunda ne kadar ferahlıklar gîzlidir. Bu böyle olduğu gibi, ölüm ve yokluk dahi hayat ve bekâya bitişiktir. Çünkü zıt zıddıyla meydana çıkar. Fakat sana bunları göstermeyen perde, dünya çamuruna bulaşmış olan aklındır; eğer o karanlık aklı bırakıp aşk hudutsuzluğuna varırsan, o sana gizlilik dünyâsının rehberi olur ve meçhuller, bir bir karşına gelip örtülerini yırtar. O zaman söylenen, söyleyen ve söyletenin de aynı şey olduğu meydana çıkar. İşte gene o zaman, Allah'ı başka, kâinâtı başka bilenlerden olmazsın!
Reklam
Belki de haklısın, ne olurdu insanlara gerçekleri telkin etmek için bir söz, tek kelime kâfi gelseydi. Halbuki bildiğimizi bildirmek, gördüğümüzü göstermek, inandığımızı anlatmak için ter döküyor, uğraşıyor, yoruluyoruz, gene de çok defa hakîkatin çehresini meydana çıkaramıyoruz. Bahâeddin’in kısa ve kalın vücüdu sert ve kat'î bir hareketle Aziz’e döndü: Ne dedin, ne dedin delikanlı? Sen küpe girmeden sirke olmak istiyorsun. Bu söylediklerin bir genç için hastalık sayılacak ruhî bir bezginlik, daha doğrusu bir nevi hodbinlik!(bencillik)
Ağaçların gizli damarlarındaki kurdu bir ağaç kakana, yerin altındaki karıncayı upuzun dilli bir hayvana, serçeyi atmacaya, kuzuyu kurda, insanları da gene insanlara musallat eden kuvvet, yalnız yıkıcı yalnız tahripkâr, haşin ve abus(somurtkan) olarak tezâhür etmez. Çoğalan, üreyen, tâmir ve ıslâh eden hamlelerle yaratılışta dâimî bir muvâzene(denge) temin eder. Dünya gibi güzel bir meydan nerede? Ben bu güzellik demetinden bir çiçeği bile çıkarıp atmam. Ressam Hâşim de bu cihan demetinin bir çiçeğidir; dikenli ve kokusuz olsa bile! Dünya, ıztırâbı, velvelesi , kederi, zevki, sevinci ve kahkahasıyla bir küldür. Eğer bütünü ile insanlık âlemi çok derin çok yüksek bir görüşe sâhip olsaydı,dünyanın manası kalmazdı.
Hilkat(yaratılış), cehâleti ve ahmaklığı o kadar gönül alıcı süsler ve zevklerle bezemiştir ki, insanlar, bu ziynetli varlıklara gösterdikleri düşkünlükle dünyâyı dünya yaparlar. Bu itibarla ben de kuşu bırakıp gölgesinin peşinden koşan bir Hâşim’in arkasından yıllarca koştum. “0 gölgedir, kuşu görmek için başını göklere kaldır,” dedim. Bana, ukalâ dedi, inanmadı. Kâh sustum kâh söyledim. Sustuğum zaman, söyle, diye yalvardı. Söylediğim zaman susturmak için tepinip bağırdı. Ne olsa ihtiyarladım, yoruldum artık.
Göz yaşlarında bile sevinçli zamanların zevkini taşıyan Boğaz’dan hiç bıkılır mı? Her bir dalgacığında bir sevdâ nağmesi gizli olan denizinin, her otunda bir çiçeğin dili ile konuşan dağlarının ne içten, ne sıcak bir âşinâlığı vardır! Onda, ne baş üstünde gezdiği devirlerden kalma bir gururun izi ne de düşkün ve yoksul günlerinin ıztırâbı görülür; zîra hâdiselerin mihnet ve horluklarına, iltifat ve alkışları kadar bîgâne kalabilmiş, müsbet olsun menfi olsun her şey, bu sudan ibâret çehre üstünde iz bırakmadan akıp gitmiştir.
Reklam
158 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.