Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor

Son Şahitler 1

Necmeddin Şahiner

Newest Son Şahitler 1 Quotes

You can find Newest Son Şahitler 1 quotes, newest Son Şahitler 1 book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Ali Haydar (binbaşı)
Bediüzzaman'la birlikte Volga nehrini çok harika bir tarzda geçtik. Nehri geçerken, ayağımız kara gömülür gibi, bazen topuğumuza, bazen dizimize kadar suya batıp çıkıyorduk. Ben çok heyecanlanıyordum. Nehri geçtikten sonra Bediüzzaman bana dönüp dedi ki:" 'Kardeşim Ali Haydar, Cenâb-ı Hak, Hazret-i Musa Aleyhisselâm'a denizi musahhar ettiği gibi, bize de senin yüzün hürmetine Volga nehrini musahhar etti.' "Benim üzerimdeki hayret ve şaşkınlığı gidermek istiyordu. Ben cevaben kendisine dedim: 'Nasıl geçip kurtulduğumuzu ben biliyorum. Ama siz bilirsiniz Üstad'ım, yine de sizin dediğiniz gibi olsun.' "
Nesil Yayınları 1.baskı
Ali Çavuş
Bediüzzaman! Size kurşun da tesir etmiyor. "Hazret-i Bediüzzaman: "'Allah insanı muhafaza ederse, top mermisi de insanı öldürmez.' diyordu." * Babaları takva sahibi, mübarek insan Sofi Mirza Efendi çok yaşlı ve hasta haliyle Nurs köyündeki evlerinin damında oturduğu kürsüden ufukları göstererek; "Said'imin silah seslerini duymaktayım." diyordu. Sofi Mirza Efendi'nin bu sözüne kimseler inanmıyor, "Ortalık harb haliyle birbirine girdi, düşmanlar buralara kadar geldiler, artık bunun oğlu mu kaldı? Her halde Sofi Mirza Efendi fazla ihtiyarladığı için hayal görüyor, ateh getirmiştir (bunamıştır)." diyerek, Mirza Efendi'nin haline gülüyorlardı. Ama Sofi Mirza iddiasında ısrar ediyor, "Ben Said'imin silahlarını bilirim. Benim Said'im ölmemiştir, Said yaşıyor, ben Said'imin silah seslerini bilirim." deyip, meselesini iddialı bir şekilde devam ettiriyordu. Bahsini ettiğimiz meselenin benzeri mahiyetindeki bir Emirdağ mektubunda şunları okumaktayız: "Hem benim hakkımda musibet ve fena haberleri aldığı vakit, merhum pederim Mirza (r.h.) gibi olsun, merhume validem Nuriye (r.h.) gibi olmasın. Çünkü eski zamanda, dağdağalı hayatımda hakkında acib havadisler peder ve valideme ihbar ediliyordu. 'Sizin oğlunuz öldü veya vuruldu veya hapse girdi.' gibi fena haberleri babam işittikçe, keyifleniyordu, gülüyordu. Derdi: 'Maşaallah, oğlum, yine bir ehemmiyetli iş, bir kahramanlık göstermiştir ki, herkes ondan bahsediyor.' Vâlidem ise, onun süruruna karşı şiddetle ağlıyordu. Sonra zaman, babamın haklı olduğunu çok defa gösteriyordu."
Nesil Yayınları 1.baskı
Reklam
Ahmet Fuat
Üs­tad Haz­ret­le­ri­ni bir zi­ya­re­tim şöy­le ol­du. Üs­tad’ın eli­ni öp­tüm. Ba­na, ‘Se­ni ge­ri dönmüş di­ye du­y­muş ve üzül­müş­tüm, hat­ta mek­tup ya­zın, de­miş­tim.’ de­di. ‘Bu za­man­da, ce­reyan­la­ra ka­pıl­ma­dan ima­nı­nı kur­ta­ra­rak mu­ha­fa­za eden bi­ri­si, es­ki za­man­da­ki ye­di ev­li­ya­nın Ce­nab-ı Hak in­din­de­ki mak­bu­li­ye­ti ka­dar kıy­me­ti var­dır. Sen bi­ze Sun­gur’u he­di­ye et­tin, Sun­gur en az bin ki­şi­nin ima­nı­nı kur­tar­dı. Şim­di Sun­gur’un ma­ka­mı­nı an­la ve hep­sin­den aynı mi­sil se­vap sa­na da ve­ri­li­yor
Sayfa 46 - Nesil Yayınları 1.baskı
Abdullah Sağcı
Abdullah Sağcı Bediüzzaman'ı "Molla Said" olduğu zamanlardan tanıyordu. Kafkasya Dağlarında da beraber bulunup Rus Harplerine iştirak etmişti. Şöyle diyordu: "Bediüzzaman, bir bakıyorum benim yanımda, bir bakıyorum düşmanın içlerine dalmış, harp ediyor. Başı sarıklı, agelli, ayağında çizmeler, durmadan Rus gâvuruna kılıç sallıyordu." Abdullah SAĞCI Dede, bir anda Kafkasya'nın karlı dağlarından, Çanakkale'ye geçiyor, "Harplerde Bediüzzaman bize yardım ediyordu. Onun mânevî yardımı ve himmeti hep benimle oluyordu. O yanımda olunca korku duymuyordum." diye anlatıyordu. "Harpte bile namazlarını terk etmiyordu. Asker ve talebelerini iki gruba ayırıyordu. Bir grup düşmanla çarpışırken diğer grup namazını geçirmeden eda ediyordu. 'Biz askeriz, bu din düşmanları bizim vatanımızı elimizden almak istiyorlar. Korkmayın, benim talebe ve askerlerim onların binine bir tanesi bedeldir.' diye Bediüzzaman bizleri teşvik ediyor, teşci ediyordu."* Abdullah Kula Ben çay yaptım. Götürüp dağıtacaktım. Üstad tepsiyi elimden alarak kendisi dağıtmak istedi. Ben utanmış ve mahcup olmuştum. Israr ettim. Yine kabul etmedi. aynen bana şunları söyledi: 'Yazdığınız, hizmetine koştuğunuz Kur'ân ind-i İlâhî'de makbul oldu. Melekler sizin fotoğrafınızı alıyor. Ben de Kur'ân'ın bir hizmetkârı olarak, size hizmet etmem lâzım
Sayfa 72 - Nesil Yayınları 1.baskı
Arvâsi
* Abdülbaki Arvasi Üzülmeyin, hak yerini bulur. Onlar şeriatı kaldırmak istiyorlar. Şeriat-ı garra (parlak Şeriat, İslâmiyet) incelir ama yine de kopmaz. Onun sahibi Allah'tır. Bir koruyucusunu gönderir, yeniden İslâmiyeti ihya eder.' dedi." ** Babam: 'Molla Said, dünyanın en cesuru sen miydin? Hükümet kaçtı, Bitlis halkı çekildi. Siz elli altmış kişiyle düşmana karşı dayandınız. Bu yüzden başına bu kadar felâket geldi.' Üstad tebessüm ederek: “Masumların hatırı için, onların kurtulması için, vatanı düşmanlardan temizlemek için kendimizi feda ettik.” diye cevap verdi. Kendi çektiklerinin, zulüm ve eziyetlerin hiçbir ehemmiyeti olmadığını söyleyerek, 'Müslümanların saadeti için kendimizi feda etsek ne olacak?' dedi." "Yine babam bir sohbet sırasında Seyda'ya, 'Ez gulam!... Doğru söyle, peki Rusya'dan nasıl kaçtın Sibirya'dan nasıl kurtuldun?' dedi. Üstad yine derinden derine tebessüm etti: "Allah'ın inayetiyle kurtuldum. Artık gerisini karıştırma.” diyerek güldü
Nesil Yayınları 1.baskı
Abbas Mehmet Kara
." Abbas Mehmet Bir akşam üzeriydi, namaz için Yokuşbaşı Mescidine gelmiş, ezanı bekliyorduk. Hocaefendi elinde bir odunla tavuğu kovuyordu. Tavuğu niçin kovduğunu sorduk. Tavuk oradan oraya kaçıyordu, fakat Üstad odunu atıyor, tavuğu dışarı atmak istiyordu. Biz arkadaşlarla bunun sebebini sorduk. Bize cevaben üç yumurta gösterdi. 'Bu tavuk dün iki tane, bugün ise üç tane yumurtladı. Benim iktisat kaidemi bozuyor. Bu sebepten kovuyorum' dedi
Sayfa 400 - Nesil Yayınları 1.baskı
Reklam
40 öğeden 41 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.