Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor

Son Şahitler 3

Necmeddin Şahiner

Son Şahitler 3 Sözleri ve Alıntıları

Son Şahitler 3 sözleri ve alıntılarını, Son Şahitler 3 kitap alıntılarını, Son Şahitler 3 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
.'" Nuri Güven - Tığ gibi bir insandı; dağlara çıkarken biz arkasından ulaşamazdık. Kendileri seksen yaşlarında, ben ise otuz beş yaşlarındaydım. Ona rağmen arkasından yetişemezdim, belki yüz metre önden çıkardı o yüce dağlara. "Saçları uzundu, kendisini hiç sakallı görmedim, her zaman ustura ile ayna karşısında traş olurdu. O kadar güzel kokardı ki, o kokuyu hiçbir yerde görmedim. Zaman zaman başına kına yakardı." -"Evinde iki kedisi vardı. Kendisi Afyon Hapishanesine atılınca, o kedilerden birisi hiç yemek yemedi, yediremedik, açlıktan öldü. "Her sabah Hazret-i Ali'nin duası Celcelûtiye'yi okuyordu. Yalnız huddamların geldiği kısmı okumadığını göstermişti. Bir gün, Alaşehirli olan Nevzat isimli müdde-i umumî Ankara'nın verdiği emir üzerine, ifadesini almaya gelmişti. Hürmetle Üstad'ın elini öperek girdi, oturdu. Üstad, 'Kardaşım, bir kürsü getirin' diye kendisini bir sandalyeye oturttu. "Vazifenizi yapın, ücret beklemeyin" "Bir defasında köpekle kedilerin mukayesesini yapmıştı. 'Köpeğe bir dilim ekmek verin, size bağlanır, mutlaka borcunu ödemeye çalışır. Halbuki kediyi çok sevdiği ciğerle besleseniz bile, hiç aldırmaz, nankörlük yapar, size minneti ve borcu olmaz. Siz de işinizi, vazifeniz olduğu için yapın, ücret beklemeyin. Evinde iki kedisi vardı. Kendisi Afyon Hapishanesine atılınca, o kedilerden birisi hiç yemek yemedi, yediremedik, açlıktan öldü. "Her sabah Hazret-i Ali'nin duası Celcelûtiye'yi okuyordu. Yalnız huddamların geldiği kısmı okumadığını göstermişti
Nesil Yayınları 1.baskı
Osman Aydın "Üstad çingenelere ne dedi?" "Bir gün Üstad'la birlikte kıra gezmeye çıkmıştık. Yolda çingeneleri gördük. Üstad onlara nasihat etti ve buyurdu ki: 'Siz dünyanın fâni olduğunu anladığınızdan basit yerlerde oturuyorsunuz. Sizler de göçebe olduğunuzdan dolayı benim meslektaşım sayılırsınız.' Bu hadiseden sonra onlar, Üstadı nerede görseler hürmet eder, kimseye Üstad'ın aleyhinde söz söyletmezlerdi. Üstad herkese durumuna göre muamele ederdi. * Mustafa Kırıkçı'yla birlikte Konya'nın Lâdik kazasına giderek, büyük velilerden Hacı Ahmed Efendiyi ziyaret etmiştik. Bu zatın devamlı Hızır (A.S.) ile gezdiği ifade edilir. Bizim Üstad'dan geldiğimizi öğrenince, Üstad'dan çok sitayişle bahsetmişti. Kendisi için, 'Ben Hızır'la yüz sene hizmet etsem, yine Üstad Bediüzzaman'ın mertebesine yetişemem' demişti. "Konya'ya İmam Hatibe ders vermeye gidince, Hacı Veyiszâde Mustafa Efendiyi ziyaret ederdim. Her ziyarete gidişte bu zat ayağa kalkar, çok hürmet ederdi. Ben bu durumdan çok mahçup olurdum. Bana, 'Ben sana ayağa kalkmıyorum. O Koca Sultana ayağa kalkıyorum. Sen o Sultanın yanından geliyorsun ya, işte onun için ayağa kalkıyorum' derdi.
Nesil Yayınları 1.baskı
Reklam
Mustafa Bilal
Mustafa Bilal Bir gün bana, 'Mustafa, bana bir bardak su getir.' demişti. Ben de gidip kahveden bir bardak aldım, caminin çeşmesinde iyice yıkadım, suyu verdim. Suyun yarısını içti. Diğer yarısını da 'Al, bunu sen iç!' diye bana verdi. Alıp içtiğimde sanki su değil de gül yağıydı. Tamamen içmedim, üzerine su ilâve edip, eve getirdim. "Hanım ve çocuklar da içtiler. Onlar da hayret içinde 'Bu su mu?' diye söylenmişlerdi. Ben de 'Bu Üstad'ın suyudur.' demiştim
Nesil Yayınları 1.baskı
Mustafa Karapınar
MUSTAFA KARAPINAR Sene 1947. Ramazan ayındayız. Kadir Gecesi geldi. Geceyi ihya etmek için Osman Çalışkan beni çağırdı. Aralarında taksim etmişler, Üstad Hazretleri hasta olduğu için benim iki yüz “Kelime-i Tevhid” çekmemi istedi. Ben de Üstad adına çektim. Gece rüyamda kapımızın zili çalındı. Kapıyı açtığımda Üstad karşımda idi. “Teşekkür ederim kardeşim.” dedi ve kayboldu * Hayri Gencer’le çıktık yola, 500 metre sonra elimizi kaldırdık, “Dur!” dedik. Şoför Emrullah bizi tanıyor. Şoför mahalline oturtmuşlar Üstad Hazretlerini. Başta Vehbi Çavuş, ortada Üstad Hazretleri, öbür tarafta da şoför Emrullah vardı. Arkada ise Risale-i Nur Şakirtleri… Tabi en başta Çalışkanlar… Ama biz onları göremedik. Kamyon durdu. Vehbi Çavuş indi aşağıya. “Ne istiyorsun Mustafa Bey?” dedi. “Hiçbir şey yok.” dedim. “Sen bizi tanıyorsun, bizim ona hürmetimiz, saygımız sonsuz, helalleşemedik, elini öpeceğiz, duasını alacağız müsaade ederseniz?” dedim. “Peki, sorayım kendilerine.” dedi. Sordu. İndi Üstad Hazretleri sarıldı bize, öptü, gözleri yaşardı, Emirdağ’ına dua etti. Bir şey konuşmadık. * Üstad Hazretlerinin arkasında çok namaz kıldım. Gayet ciddi, asker gibi hareketlerle kılardı namazlarını. Ekseri Emirdağ Çarşı Camiinin Minberinin solunda veya aynı caminin üst katında kılardı namazlarını. “İlâhî Yâ Rabbi, İlâhî Yâ Rabbi” diye başlardı namazına. Böyle “İlâhî Yâ Rabbi!” dediği zaman biz sarsılırdık arkasında. İnsanın tüyleri diken diken olurdu vallahi… “İlâhî Yâ Rabbi!” dedi mi başı öne düşer, sanki O, O değildir artık. Hep böyle kılardı namazlarını
Nesil Yayınları 1.baskı
İbrahim Ablağ
İbrahim Ablağ O, kediyi sıvazladıkça kedi de, 'Ya Rahim, ya Rahim' diye mırıldanıyordu. Biz zaten şaşkınız, bir de kedinin 'Ya Rahim' demesiyle daha beter şaşkınlaştık. Biz şaşkın şaşkın kediye bakarken Üstad bize, "Sizin kediniz de böyle 'Ya Rahim' der mi mollar?' dedi. "Yok efendim,' dedik,
Sayfa 432 - Nesil Yayınları 1.baskı
Muhittin Yürüten
Muhittin Yürüten Üstadım, burada bir Şeyh var. Ne kendisi ve ne de talebeleri kendilerinden başkasının selâmlarını almıyorlar.' Üstad Hazretleri hiddetle, 'Bu zat namazı emrediyor mu, yoksa nehyediyor mu?' dedi. Ben de cevaben, 'Hayır, Üstadım, bu zat namazı emrediyor. Hem de tâdil-i erkân üzere namaz kıldırıyor.' dedim. 'İman Uhud Dağı gibidir. Kusurları çakıl taşları gibi. İnsanın kusuru ne olursa olsun, imanı varsa başka kusurlarına bakılarak, medâr-ı tenkit yapılmaz.' diye karşılık verdi."
Nesil Yayınları 1.baskı