Daha önce birkaç kitabını okudum Paul Auster'ın ama okuduklarım içerisinde şimdilik en sevdiğim bu kitap oldu diyebilirim :) Biraz karanlık, biraz melankolik, biraz umutlu, biraz umutsuz..."Bunlar son şeyler, diye yazıyordu. Birer birer yok oluyor, bir daha da geri gelmiyorlar. Görmüş olduğum, artık olmayan şeyleri sana anlatabilirim, ama buna zaman bulacağımı sanmıyorum. Şimdi her şey öyle hızlı olup bitiyor ki ayak uyduramıyorum." diye başlıyor kitap. Kitabın genel gidişatının özeti ilk cümleden verilmiş adeta, kitap boyunca ardı arkası kesilmeyen bir yok oluş, bir kayıp, bir arayış içinde insanlar. Bir mektup üzerinden öğreniyoruz olan biteni, bahsi geçen ülkeye giden ama asla haber alamadığı yakınını aramak için bilinmezliğe adım atan genç bir kızın yaşadıklarının güncesini okuyoruz. Benliğini de yitirmeden önce yaşadıklarını bir kağıda dökmek istemiş, belki de bir gün kim olduğunu unutursa hatırlamak için. Günden güne hem bedeni hem ruhu erirken, hayatın yıkıntıları arasında hayatta kalma mücadelesini, ışığın olmadığı yerde yeşeren aşkın hikayesini okuyoruz.
Yozlaşan bir dünyayı gözler önüne sermiş Paul Auster. Aslında geleceğe açılan bir ayna olmuş ve bizi bekleyen olası dünyanın kısa bir gösterimini sunmuş adeta. Ben çok beğenerek okudum açıkçası, tavsiyemdir ;)