- “... Because I want to see the last leaf fall. I have done enough waiting. I have done enough thinking. I want to go sailing down, down, like one of those leaves.”
Söylemesi gariptir ama McGuire'ın kendi içinde bulunduğu bu yeni âlem, onun gözünde mevcut bile değildi. O, etten ve kemikten yapılmış bir bencillik anıtıydı. Kendisini, bir süre için boşluğa fırlatılmış hissediyordu; bu boşluğun içindekiler ise onun anılarına kulak vermek için orada bulunan bir dinleyiciler ve seyirciler kalabalığından ibaretti. Onun için ne gündüzleri kırlarda dolaşmanın insana verdiği sınırsız özgürlüğün ne de ışıl ışıl pullarla süslü parlak gecelerin o muhteşem sessizliğinin bir çekiciliği vardı. Tan yeri ağarırken gökyüzünü saran renklerin bile bir spor gazetesinin pembe sayfalarından ayıramıyordu onu. Hayata "vermeden almak" için gelmişti o; hayattaki biricik hedefi ise "Otuz Yedinci Sokak" idi.
Son yaprağın düşüşünü görmek istiyorum. Beklemekten usandım. Düşünmekten usandım. Beni hayata bağlayan bütün bağları koparmak, tıpkı o zavallı yorgun yapraklardan biri gibi aşağılara doğru süzülmek, süzülmek istiyorum.