Sonluluğun Sonrasi

Quentin Meillassoux

En Beğenilen Sonluluğun Sonrasi Gönderileri

En Beğenilen Sonluluğun Sonrasi kitaplarını, en beğenilen Sonluluğun Sonrasi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Sonluluğun Sonrasi yazarlarını, en beğenilen Sonluluğun Sonrasi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“ Bir küp bir kerede tüm yüzeyleriyle asla algılanmaz; verilişinin bağrında verilmiş olmayanı her zaman barındırır. Genel olarak, en basitinden bir algı teorisi, nesnenin duyusal kavranışının her zaman kavranmayanlar zemininde gerçekleştiğinde ısrar edecektir; bu kavranmayanlar, nesnenin uzamsallığıyla ilgili olabileceği gibi zamansallığıyla da ilgili olabilir: Denizin görsel algısı onun zemininin algılanmamasını varsayar; sabahki dalgaların dinlenmesi akşamki dalgaların duyulmaması zemininde gerçekleşir, vb.” s. 26-27
Dünyanın oluşumu bağlamında
Beyanlar genellikle, gösteren-gerçeklik olmaları bakımından fikrîdirler. Oysa muhtemel referansları fikrî değildir (paspasın üzerindeki kedi gerçektir, fakat “kedi paspasın üzerindedir” beyanı fikrîdir). Bu durum karşısında şöyle söyleyeceğiz o halde: Tarihlerle, hacimlerle vb. ilgili beyanların referansları, bu beyanlarda tarif edildikleri gibi 4.56 milyar yıl önce var oldular; fakat bu beyanların kendileri bizimle çağdaştır. s. 17
Reklam
Dogmatik olmak
“Dogmatik olmak, her zaman, şunun veya bunun, herhangi bir belirlenmişin mutlak olarak olması verektiğini ve olduğu gibi olması getektiğini savunmak demektir: idea, saf fiil, atom, bölünemez ruh, ahenkli dünya, tamyetkin Tanrı, sonsuz Töz, dünya Ruhu, dünya Tarihi, vd. Bir metafiziği en özlü şekilde “şu veya bu varolanın mutlak olarak olması gerekir” tipinde bir beyanla karekterize edersek eğer, metafiziğin ontolojik kanıtta doruk noktasına ulaştığını kavrayabiliriz. Çünkü ontolojik ispat temelde şunu beyan eder: Şu veya bu varolan mutlak olarak olmalıdır, çünkü olma şekli böyledir. Ontolojik argüman “mükemmel” bir zorunlu varolan koyar ve bu varolanın özünün kendi varoluşunun zeminini taşıdığını düşünür: Tanrı’nın özü tamyetkin olduğu için zorunlu olarak var olmalıdır.” s. 45
evveliyat
“Evveliyatı düşünmek, düşüncenin olmadığı -dünyanın verilmiş olmadığı- bir dünyayı düşünmek demektir. Öyleyse, modernlerin; olmak, bağlılaşık olmaktır şeklindeki ontolojik zaruriyetiyle bağlarımızı koparmak mecburiyetindeyiz. Bizim, tam tersine, düşüncenin bağlılaşık olmayana -verilmiş olmadan varlığını sürdürebilen bir dünyaya- nasıl erişebildiğini anlamaya gayret etmemiz gerekiyor. Fakat bunu söylemek, düşüncenin bir mutlak’a nasıl erişebildiğini kavramamız gerektiğini söylemektir: Düşünceyle öylesine bağsız, düşünceden öylesine ayrı bir varlıktır ki bu bize kendini, bize göre olmayan -biz varolsak da olmadak da varolmaya muktedir- bir tarzda sunar. Fakat bakın, ortaya son derece dikkate değer bir sonuç çıkıyor: Evveliyatı düşünmek, bir mutlak düşüncesiyle tekrar bağ kurmayı gerektirir, diyoruz; oysa evveliyat aracılığıyla aynı zamanda ampirik bilimlerin söylemini anlama ve meşrulaştırma gayreti içine de giriyoruz. Sonuç olarak, kendine has araçlarıyla bir mutlak hakikati keşfettiğini öne süren bir felsefeyi reddetmek şöyle dursun; yani birçok pozitivizm türünün hep isteyegeldiği gibi mutlakın peşini bırakmak şöyle dursun; bilimin, ona özgü mutlaklığın keşfedilmesini bizden talep ettiğini söylememiz gerekiyor. Çünkü mutlakla ilgili hiçbir şey düşünemezsem evveliyata anlam veremem ve dolayısıyla da, evveliyatla ilgili bilgi sağlayan bilime anlam veremem.” s. 39-40
Geri13
34 öğeden 31 ile 34 arasındakiler gösteriliyor.