Evet ama ben böyle söyleyemem; göğsümün içinde yüregimin, mangal kenarına konmuş bir buz parçası gibi kayarak eridiğini duyuyordum. Araba gözden kayboluncaya kadar arkasindan bakakaldım. Faytonun sandığıyla körünün şeffaf olmamasına, sevgilimin hiç bir müddet daha zarif sırtı ile kumru başını göremediğime yanıyordum. Yandığım başka şeyler de vardı: Parayı geri verişi, soğuk duruşu, baştan savmaya benzeyen mektup vaadi gibi şeyler. Sekiz buçuk altını iade için eline mühim bir para geçmesi gerekti. Nereden, kimden? Kevser ile ahbaplığını da gözüm tutmamıştı; hele Efdal Bey efsanesini aklıma kabul ettirememiştim. Kısacası bir çöküntüye daha ugramıştım.