Ferhat ile Şirin hikâyesinde ki dağ da aslında nefistir. Dağ gibi olan nefsi yenemeyenler gerçek aşkı bulamayanlar, aşk diye başka gölgelerin peşinde koşar. Bir avcı düşünün ki o avcı elinde ki okuyla gökteki kuşun kendisini değil de yerde ki gölgesini avlamaya çalışıyor. Görseniz böyle birini ahmak dersiniz değil mi? İşte sevgisini, muhabbetini, gayretini ve koşturmasını Hakk'a değil de başka şeylere yönlendirmiş insan aslında kuşun gölgesini avlamaya çalışan insandan farksızdır. Neticesi hiçliktir. Hz. Mevlana bu şekilde buyurur. Bu ifadelerden anlaşılıyor ki kâinatta canlı cansız her şey bütün bir varlık ,’Ben bir gizli hazineydim, bilinmek istedim, böylece beni bilsinler ve sevsinler diye varlıkları yarattım" Hadisi Kudsi'sinin peşinden koşmaktadır. Herşey de onun tecellisi bulunduğu için bütün sevgililer ona aittir.
Yani aslında öyle bir noktadan bakmak lazımdır ki öyle bir kemale ulaşmak lazımdır ki aşığın da maşuğun da aşkında bir olduğunun göründüğü noktadır orası, o noktaya ulaşmak gerekmektedir.
”Kendi hüsnün hüblar şeklinde peydâ eyledin,
Çeşm-i aşıktan dönüp sonra temâşâ eyledin."
(Allah’ım kendi güzelliğini, güzel çehrelere düşürdün. Sonra âşıkının sözünden kendi güzelliğini seyrediyorsun.) (Şefik Can, Cevahır-l Mesneviyye. Ötüken Yayınları, istanbul 2001, I, s., 121.)
Sezai Küçük