Artık Ramazan bir festival...
Iftar, zenginlerin davet ve şatafat gösterisi...
Sahurun anlamı yok!
Ramazan gelince 'din pazarı' açılıyor. Ekranlar Ramazan meddahlarından, kıssacilardan, hurafecilerden geçilmez oluyor.
Her cuma imam minberden şu ayeti okuyup öyle iniyor : " Allah adaleti, ihsanı ve yakın çevrenizi gözetmeyi/vermeyi emrediyor." (Nahl90) Fakat dinleyen kim, anlayan nerede? Öyle olunca insanların artık kendi anne, baba, akraba, kardeş ve arkadaşına bile parasını veremeyip güven içinde bankalara götürüp yatırmasının, hangi çözülme, yalnızlaşma ve arkasından gelen korku ve kaygıdan beslendiği sanırım anlaşılıyor. Bu, toplumdaki yakınlık bağlarının yani "sosyal"in çöküşüdür
Çalışanların yarısının asgari ücrete mahkum edilmesine, halkın %62'sinin kirada oturmasına, on üç milyonun yoksulluk sınırının altında olmasına, kırk bir milyonun kredi kartı kölesi haline getirilmesine, %90'ın borçlu dolaşmasına, bankalara her yıl elli beş-altmıs milyar dolar faiz ödenmesine; buna karsın zadegânın sekiz kat büyümesine, yirmi yedi olan dolar milyarderinin otuz dokuza çıkmasına, on iki bin ailenin servetine servet katmasına ekonomi mi diyorsunuz ?
Yolsuzluk yapanların vay haline !
Onlar alacaklarının son kuruşuna kadar peşine düşerler. Ama iş vereceklerine gelince kıyısından kenarından nasıl çarpıp çırpacaklarını hesaplarlar. Onlar diriltileceklerini sanmıyorlar mı ? O büyük günde...
Insanlar o gün Alemlerin Rabbi için ayağa kalkacak. Hayır! Yoldan çıkanların sicili tutuldu. Bilir misin sicil ne demek ? Orada her şey madde madde yazılmıştır. O gün yalan diyetlerin vay haline ! Onlar din gününe yalan diyenlerdir.
Mutaffifin 1-11