Muhakkak ki, Osmanlı devletinde, devletin iktisadi yapısı dolayısiyle, en yüksek gelir sahipleri genellikle yüksek devlet görevlileriydi ve geniş çapta hayır hizmeti için daha çok onların imkânı vardı. Fakat o çağda şimdiki şekliyle bir devlet hizmeti anlayışının bulunmadığını unutmamalıyız. Padişahlar ve vezirler, hanım sultanlar vb. islâmiyetin hayır anlayışına sahip bulunmasalardı bu hizmetleri yapmazlardı. Nitekim aynı çağda Avrupa'da da devlet geliri ile şahsi gelir şimdiki mânasıyla birbirinden ayrı olmadığı halde, orada devlet görevlileri şahıslarına ait saray, konak, av köşkü gibi binalar yaptırarak,veya başka lükslerle, servetlerini harcıyorlardı. Ayrıca, Osmanlı devlet nizamı kendi adamlarının bu büyük servetleri şahsi gayelerle israf etmelerini önlüyor ve böylece onları dinin gösterdiği yolda âdeta teşvik ediyordu.