Ben boşluğa üfleyen cellat değilim
Karayele verdim ayaklarımı
Söyle bana, eceli kim tutar perçeminden
Hangi ölü bilmez nereye gittiğini
Sen miydin o mehpâre, o memnû, o dilruba
Söyle bana hindiba
Yazın güneş yanığıdır düşlerim
Sonbahar ruhumu bekleyen oba
Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar sevda hecesi
Sen nasıl bu kadar hayal incesi
Sen nasıl bu kadar mutluluk çağı
Sen nasıl bu kadar tarih öncesi
Yanık kokan fotoğraflar gibiyim
Yoruldum sonunda ben bu dünyadan
Yokluğunu hatırlatan evlerden
Düğün yemeklerinden
Sultan sofralarından
Duraklardan
Kaydıraklardan
Titreyişlerinden hasta adamın
Kartallar uçar mı bir harâbeden
Köprülerden benim yârim geçer mi
Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem
Taşırsın yeryüzünde ebedî tohumları
Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum
Anladım ki yol yok, çeşme batık, hayal boş
Anladım ki kül tablası delinmiş
Ceplerimi acıyla doldurmuşum
Anladım ki bu çağ kızıl kıyamet
Umurunda mı sanki ben varmışım yokmuşum